Zaman Atı

ZAMAN ATI

Irmak Güneş'e

Selim, Saat Teknolojileri ve Bilim Dalı’ndan mezun olduktan sonra amcasının desteğiyle yüksek lisansını yapmak için Avrupa’ya gitti. Saatler üzerine yaptığı okumalar sırasında karşılaştığı bir kitap onun Çin’e gitmesine vesile oldu. 

Çin’de bir saat ustasının yanına çırak olarak girdi. Yıllarca onun yanında saatler üzerine eğitim aldı. Ustası bu hasbi genci sevdi. Ona icazet verip, onun büyük üstatlar arasına girmesini sağladı. Selim, o yıl büyük üstatların yaptıkları gizli toplantıya ustasıyla katıldı. Toplantının yapıldığı yer Zaman Tapınağı adı verilen bir yerdi. Selim burada beş yıl kaldı.

Tapınağın toplantı salonunun ortasında mekanik bir at bulunuyordu. Bu at, büyük üstatların en büyük sırrı idi. Beş yıl sonra Selim de artık bu büyük sırra vakıf olacaktı. Toplantı sırasında söz alan ustası Selim’e, bu atın Zaman Atı olduğunu ve binicisini istediği zamana götürebileceğini açıkladı. Tüm büyük üstatların ata bindiğini, beş yıllık hizmetinden sonra sıranın da Selim'e geldiğini söyledi. 

Ama söylemediği şeyler de vardı. Selim bunu hissediyordu ama üzerinde durmadı.

Büyük üstatlar, sağlı sollu dizilerek Zaman Atı’na kadar Selim’e yol açtılar. Selim, vakur ama heyecanlı bir vaziyette ata bindi. Mekanik at Selim’in binmesiyle harekete geçti. At, şaha kalktı. Ve öylece durdu.

Selim sırt üstü yere düştü.

Kendisine geldiğinde bir ambulansın içinde yatıyordu. Kolunda bir serum bağlıydı. İçinde tuhaf bir huzursuzluk hissetti. Yalnızlık gibi bir şeydi ama değildi de. Hemşire ayıldığını fark edince kendisine selam verdi. 

Selim bana ne oldu, diye sordu. Hatırlamıyor musunuz, dedi hemşire. Hayır, dedi Selim başının arkasını ovarken. Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün giriş sınavına geç kalmışsınız, dedi hemşire, sınava da giremeyince fenalaşmışsınız. Düşünce, başınızı vurmuş olmalısınız. Evet, dedi Selim, şimdi hatırladım. Sonra geç kalmasının kendi suçu olmadığın göstermek için, saatim durmuş, dedi hemşireye. Hemşire anlayışla baktı Selim’e.

Selim kendine iyice geldikten sonra ambulanstan indi. Enstitü binasına hüzünle baktı. Amcama mektup yazmalıyım, bana Avrupa’da yüksek lisans yapacak bir yer ayarlayabilir, diye düşünerek otobüs durağına doğru yürümeye başladı. Çok sevdiği, kadranında at figürü bulunan kol saatini de yol kenarındaki çöp tenekesine attı. 


#öykü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder