Öğretmenlik!





Dünyanın en çenesi düşük mesleğidir, öğretmenlik.

Ve kendisi mevzubahis olgunda, başka meslek erbabının en çok çenesini düşüren meslek de yine öğretmenliktir.

Öğretmenlik, toplumun büyük bölümünü doğrudan, geri kalanını ise dolaylı yoldan ilgilendiren bir meslek olduğu için, herkesin onun hakkında söyleyecek bir çift lafı mutlaka vardır.

Ülkemizde öğretmenlik sevilmez. Öğretmenliğin icracıları öğretmenler de yaptığı işi sevmez. Lakin başkalarının mesleklerine söz söylemesine içerler. Birden idealistleşir ve kutsal bir mesleğin mensubu olduğunu, söylemeye başlar.

Aslında başkalarının söylediği sözler, kendi söyledikleri sözün dönüp dolaşıp kendi yüzlerine vurulmasından ibarettir.

***

Toplum öğretmenliği sevmez; çünkü onu resmi ideolojinin enjektörü olarak görmüştür yıllarca ve devlet, bu mesleği toplumu dizayn etmek için acımasızca kullanmıştır.

Öğretmen, toplumun temel değerlerine karşı, vücuda akıtılan yeni ideolojinin şırıngası görevini üstlenmiş, müfredat ile üstlenmek zorunda bırakılmıştır. (Üslenmeyi düşünmeyenler de meslek dışına itilmiştir.)

Kendi geleneğine karşı bir şekilde yetiştirilmiş ve yetiştirdiklerini bu gelenekten uzaklaştıran öğretmen; toplum tarafından sevilmemiş, benimsenmemiştir.

Cumhuriyet ideolojisinin taşıyıcısı olan öğretmen, devletin topluma en yakın ve en ulaşılabilir yüzü olmuştur. Ama bu yüz hiç de sevecen değildir.

Toplum öğretmeni birçok haklı sebepten ötürü sevmemiştir, ama yine haklı onlarca sebepten dolayı öğretmenden çekinmiştir, korkmuştur.

Devlet öğretmenliği kutsamış ve tabulaştırmış; halk, devletin zorladığı onca "ideolojik" zorunluluk gibi bunu da kabul etmiştir. Kutsal bir meslektir öğretmenlik, ama çobanlık, ayakkabıcılık, çiftçilik, kaporta tamirciliği, kamyon şoförlüğü, çöpçülük ve daha nice meslek öğretmenlerin kendi ağızlarından çıkan ifadelerle aşağılanmış, hor görülmüştür. (Dikkat edin! Tüm kutsal meslekler, memurluklardır.)

(Ve gün gelmiş; yıllarca aşağıladıkları o meslekleri yapanlar, öğretmenliği de aynı aşağılamaya tabi tutmuşlardır.)

Ne zamanki “devlet iktidarı”, öğretmeni enjektör olarak kullanmaktan vazgeçti. İşte film orada koptu. Öğretmenlik, sırtını dayadığı ideolojiden ve o ideolojiyi din gibi kutsayan devletten mahrum kaldı.

Devlet artık “ideoloji havarileri” istemiyordu. Öğretmenler, boşluğa düştüler. İdeolojik argümanlarla doldurulmuş balonun havası alınınca ortada bir şey kalmadı.

Devlet, öğretmeni asli vazifesini yapmaya yöneltti ve öğretmenliğe sağladığı ideolojik kalkanı kaldırdı; bunun için de yaptığı reformlar, onlarca yıl sırtını devlete dayamış mesleği, toplum karşısında savunmasız bıraktı.

Savunmasız kalan meslek, kendini savunma refleksleriyle verdiği her tepkide daha da zor duruma düştü. Kendisini yüceltmek istedikçe daha da battı. Zira önceki yüceliği kendi özünden kaynaklanmıyordu.

Üstelik yukarda da söylediğim gibi, devlet ideolojik olarak, halkını küçümseyen dilini en çok öğretmenlik üzerinden ifade etti. Toplumu, giyiminden kuşamına, dilinden şivesine, gelenek ve göreneklerine kadar okul ve öğretmenlik üzerinden eleştirdi.

Devlet ideolojisi vatandaşına tek bir tip çizdi. Ve o tip, bu toplumun genlerine uymadı. Okulda verilen ile yaşanılan hayat arasındaki farklılık, travmalara sebep oldu.

***

Bu gün, öğretmenlik kendisini diğer meslekler içerisinde yeniden konumlandırma çabası içerisindedir. Tuhaf bir şekilde yaptığı işe sevmeyen ama yapmak zorunluluğu taşıyan bir kitleyle çalışmaktadır. Okul içerisindeki otoritenin sarsılması sebebiyle, öğretmenler çaresizleşti. En büyük dayanağı olan devlet iktidarı; öğretmeni, veli ve öğrenci karşısında yalnız bırakmakla kalmadı; bir de karşı tarafa geçti.

Mesleğin içine düştüğü durum, mesleğin icracısı öğretmenleri mızmızlaştırdı. Bu mızmızlık hali, bir noktadan sonra haklı haksız her durumda kendisini göstermeye başladı. Meslek adına bu da hep olumsuz bir geri dönüşe sebep oldu.

Bir başka açıdan bakıldığında da devlet öğretmenliğin genlerine işlemiş olan ideolojik otoriter eğitim anlayışını, öğretmenin elindeki tüm dayanakları alarak kırmaya çalıştı. Ancak bu noktada da öğretmenin asli işini yapmasını sağlayacak ortamı oluşturmasının imkânını da ortadan kaldırdı.

Son olarak, öğretmenlik bir meslek olarak asli işini en iyi şekilde yapmaya çalışan icracılar ile iyi bir noktaya gelecektir. İcracılar, emek ve gayretlerini akıttıkça, kısa vadede olmasa bile uzun vadede meslek, bulunmak istediği noktaya çıkabilir. Yoksa dış etkenlerle sağlanacak itibarın, bir kıymet-i harbiyesi olmayacaktır.