Ölümün Huyu


[ ÖLÜMÜN HUYU ]*

Ölüm, dedi, ya olması gerekenden geç ya da haddinden önce gelir; zaten insanı sarsan tarafı da budur. Beklendiğinde asla gelmek gibi bir huyu yoktur. Ölüme hazırlıklı olmak bu bakımdan pek mümkün değildir. Ancak benim gibi bir cellat kafanı kütüğe yatırdığında başka.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü170

Tavsiye


[ TAVSİYE ]*

-Bu kadar stres yapma, kanser olursun.
-Ben zaten kanserim, o stres yapıyor.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü149

Kurban


[ KURBAN ]*

-Sıyırmışsın sen!
-Evet, ette hiç bırakmadım.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-148

Gözyaşı


[ GÖZYAŞI ]*

Dünya'da çok fazla kalmayacağım. Uzay geminin yakıtı dolar dolmaz yola koyulacağım. Bazı gezegenlerde yıllarca kaldım çünkü yakıt bulmakta sıkıntı yaşadım. Dünya'da böyle bir sıkıntı yok, acı ve keder çok fazla, gemimin yakıtı olan gözyaşı hemen her yerde var.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-137

Beşiktaş'ın Kuruluşu

 

[ BEŞİKTAŞ'IN KURULUŞU ]*

Zaman makinesiyle 1911 yılına gittim. Ahmet 17 yaşındaydı. Futbol oynamak istiyordu. Ona ne yapması gerektiğini anlattım. Kafasına yattı. Sonra gidip kulüple görüştü. Böylece ilk futbol takımı kuruldu. Ben de takımın forveti olarak maçlara çıktım.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-131

Sükût Ülkesi


 [ SÜKÛT ÜLKESİ ]*

Sükût ülkesini koruyan kalenin kapısına dayandı. Biliyordu çok kişi gelmiş ve içeri giremeden geri dönmüştü bu kapıdan. Nöbetçiye, söyleyecek sözlerimi elbette bitirmedim lakin söylediklerimden daha fazlası için sustum, dedi. Nöbetçi kenara çekilip yolu açtı.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-130

Adalet


[ ADALET ]*

Cezaevine girdikten üç yıl sonra hastalandı. Hastalığı ağırdı. Ağrıları bir türlü dinmiyordu. Ölmek için yalvarıyordu doktorlara. İdam edilmek istediğini söyledi. Gizli suçlarını itiraf edince hakkında idam kararı çıktı. Kararın uygulanması için de iyileşmesi beklendi.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-129
Muhayyel Dergi'de yayımlandı. 

Alışmak


[  ALIŞMAK ]*

Aile yıllardır besicilik yapıyordu. Yeni gelin, heyecanla eve sinmiş olan kokuyu yok edeceğini ilan etti. Kaynana gülümsedi. Gelin işe girişti. İki hafta sonra zaferini ilan etti. Bakın, dedi, artık koku yok! Kaynana gülümsedi. Koku duruyor kızım, dedi, sadece alıştın.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-128

Karantina Bölgesi


[ KARANTİNA BÖLGESİ ]*

Zor, dedi Marslı dostum. Ne zor, dedim. Karantina bölgesinde yaşamak, dedi. Neresiymiş karantina bölgesi, diye sordum. Dünya, dedi. Dünya karantina altında mı, dedim. Evet, dedi, uzay gemilerimiz sadece özel izinle gelebiliyor ve insanlarla iletişim kurmak yasak. Ben!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-127

Maske


[ MASKE ]*

İçeri girdi. Tezgâha yanaştı. "Bir maskeye ihtiyacım var." dedi. Maskeci yüzü dikkatle inceledikten sonra, "Evet, dedi, bir maskeye ihtiyacın olduğu açık." Bir kutu aldı raftan. İçindeki maskeyi ona verdi. Müşteri maskeyi takınca hayretle, "Ama, dedi, bu benim yüzüm!"

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-126

Kahve


[ KAHVE ]*

Şehre yeni gelen falcının kapısındaki sıra uzayıp gidiyordu. İçeri girenler tatlı bir tebessümle dışarı çıkıyordu. Bu aşırı ilgiye şaşıran falcı her gün gelip falına baktıran bir adama bunu neden yaptığını sordu. Adam, "çünkü," dedi, "kahveniz bir harika!"

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-125

Son Bir İstek


[ SON BİR İSTEK ]*

İdam mangası silahlarını doğrultmuştu. Son bir isteği olup olmadığı soruldu kendisine. Makyajım, dedi, tazelenmesini istiyorum, tüm dünya bizi izliyor. İsteği yerine getirildi. Neden idam edildiği unutuldu ama bu isteği hiç unutulmadı. Bir de gözünden akan tek damla.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-124

Sahte Kimlikler


[ SAHTE KİMLİKLER ]*

Hırsızlık yaptığı her yere sahte kimlikler bırakıyordu. Polis, sahte kimliğin gerçek sahibine ulaşıyor. Yapılan tahkikat sonrası kişinin masum olduğu ortaya çıkıyordu. Sonra. Hırsızlık yaptığı yerlere kendi kimliğini bırakmaya başladı. Polis, kendisini hiç aramadı.


*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-123

Pencere

 

[ PENCERE ]*

Gözlerimi yine dört duvarın arasında açtım. Yıllardır buradayım, tuğla tuğla ördüm bu duvarları. Kendimi içime mahkum ettim. Ama bugün içim içime sığmıyor. Koltuğun dibindeki balyozu alıp duvarın birini yıktım. Artık bir pencerem var. Karşı evin duvarına bakan.


*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-122

Alkışlar

 

[ ALKIŞLAR ]*

Yerde acı içerisinde kıvranıyor. Yardımına kimse gelmiyordu. Bir kişi acı çeken adamın karşısında beklemeye başladı. Bekleyenlerin sayısı zamanla arttı. Bir süre sonra bir adam gelip yerdekine yardım etti. Karşıda toplanan kalabalıktan kuvvetli bir alkış koptu.


*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-121

Kirpi

[ KİRPİ ]*

İçeriden saatlerdir fön makinesinin sesi geliyordu. Annesi kapıya vurdu. "Kızım çık artık dışarı!" dedi. İçeriden bir of geldi ki yürek dayanmaz. "Yatmıyor, yatmıyor." diye bağırdı kız. "Yavrum," dedi anne ağlamaklı, "sen kirpisin, kabul et artık bunu!”

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-120

Kuyu

[ KUYU ]*

Kervan kuyunun başına gelince durdu. Sucular kuyuya koştu. Ellerindeki kovayı saldılar. Kaç gündür su çekemiyorlardı. Kovayı çekerken yine çocuklu ama susuz bir kuyuya denk gelmişlerdi. Sucu, çocuk çıktı, diye bağırdı. Kervancı, adını sor Yusuf değilse at aşağı, dedi.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-119

Muhteşem Hikâye


[ MUHTEŞEM HİKAYE ]*

Şehre uzun zaman sonra bir yabancının geldiğini gördüm. Elinde büyük bir çanta vardı, bavul dediklerinden sanırım. Etrafa şaşkın şaşkın bakındıktan sonra yanıma geldi. Kalacak bir yer sordu. Evimi tarif edip anahtarını da verdim. Ben, dedim, bugün bir yolculuğa çıkıyorum.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-116

Duygu*


[ DUYGU ]*

Harika bir fikri vardı. Masaya oturup yazmaya başladı. Her şey yolundaydı. Fikir iyiydi ve öykü hızla ilerliyordu. Sonra birden durdu. Bilekliği sinyal veriyordu. Heyecanı bitmişti. Duygu olmadan iyi bir fikir ne işe yarardı ki. Kotayı da aşmıştı. Üç gün bekleyecekti.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-110
Muhayyel Dergi'de yayımlandı.

Robot


[ ROBOT ]

Yapay zekâda artık zirve noktasına ulaşılmış. Adroidler kendilerini insana en yakın formlarda kodlayabiliyordu. Patronun iş yükünü azaltmak, bize de gözdağı vermek için satın aldığı robot, son güncellemesiyle işe geç geliyor ve durmadan çok çalışmaktan şikayet ediyordu.

[ izzet koçak ]

#mikroöykü-107

Mezar Taşı


[ MEZAR TAŞI ]*

Onu unutmak için denemediğim yöntem kalmadı. Doktorlardan üfürükçülere kadar her şey üzerimde denendi. Başarısız oldular. Annem mezar taşlarını okumak unutkanlığa sebep oluyormuş, diye geldi. Gittim, okumaya başladım, işe yarıyordu, ta ki onun adını taşta okuyana dek.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-93

Hayvansever


[ HAYVANSEVER ]*

Köşeyi dönünce sokak köpeğiyle karşı karşıya geldim. Son tükmüğü nasıl yuttum bilmiyorum. Uzanıp usulca yerden bir taş aldım. Bu sırada yan binanın ikinci katından biri cep telefonuyla çekime başlamıştı. Taşı usulca yere bıraktım. Isırın ulan, dedim, devran sizin! 

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-84

Utangaç Yalnızlığım


[ UTANGAÇ YALNIZLIĞIM ]*

Ben odamda yalnızlığımla birlikte yaşıyorum. Biri odaya geldiğinde yalnızlığım hemen odayı terk ediyor. Onun böyle yapmasına çok üzüyorum. O biri gidince usulca geri geliyor. Böyle çıkıp gitme, diyorum, gerekirse ben giderim ama sen gitme! Susuyor, hiç cevap vermiyor.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-60

Ayva


[ AYVA ]*

Dünya'ya sürgün edilmemin tek bir sebebi yoktu. Oldukça kabarık bir suç dosyam vardı. O meyveyi yemem sadece bardağı taşıran son damla oldu. Nadir bulunan bir meyveydi bizim gezegende. Dünya'ya sürüldükten sonra o meyveyi pazarda sıkça gördüm, ona ayva diyorlardı.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-55

Yolculukların Sonu


[ YOLCULUKLARIN SONU ]*

"Yolculukları hiç sevmedim. Bu yüzden yolculuk yapmaktan her zaman uzak dururum. Nasıl olsa tüm yolculuklar eninde sonunda evde biter. Ben, hem başlangıçta hem de nihayette duruyorum ve dünya dönüyor" diye not almışım kaptanlığa yükseldiğim gün seyir defterine.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-52

Karışıklık


[ KARIŞIKLIK ]*

Çoğu zaman kafam çok karışık oluyor. Kafamı toplamak için eskiden çok zaman harcıyordum. Geçenlerde artık o kadar zamanımı almadığını fark ettim. Aynı anda fark ettiğim bir şey daha vardı, karışıklığa alışmış olmam.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-51

Darağacı


[ DARAĞACI ]*

Ormandan gizlice kestiği ağaçları marangoza uygun bir fiyata satıyordu. Askerler tarafından yakalanınca kısacık bir mahkemeyle idama mahkûm edildi. Suç ortağı olarak da marangozun adını verdi. Marangozu almaya giden askerler ondan iki darağacı yapmasını istediler.


*[ İzzet Koçak ]
#mikroöykü-276

Balık


[ BALIK ]*

Nuh haber salmış hemen gemiye binmemiz gerekiyormuş. Büyük bir tufan kopacakmış, yeri göğü sular kaplayacakmış, her şey suların altında kalmayacakmış bey. Hanım sakin ol, bizim gemiye binmemiz biraz tuhaf kaçar; çünkü, belli unuttun, biz balığız!


*[ izzet koçak ]
#mikroöykü-4

Tablo


[ TABLO ]*

Portremi yapması için şehrin en ünlü ressamını eve davet ettim. Hanım pasta, börek, zeytinyağlı yaprak sarması hazırlamış, tavşankanı olması muhtemel enfes bir çay demlemişti. Ne yazık ki ressamla ücrette anlaşamadık. Ben de tablo yerine yüzümü astım duvara.

*[ izzet koçak ]
#mikroöykü-5

Karınca

 

[ KARINCA ]*
 
Nasıl olduğunu anlamadan kendisini bir kitaptan diğerine uçarken buldu. Birini bitiriyor diğerine başlıyordu. Bir arı gibi kafatasına düşünce taşıyordu. Bal alma vakti geldiğinde anladı bir bal arısı olmadığını. Yaptığı ruhundaki dehlizleri doldurmaktı sadece.
 
*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-3

Ölüm Döşeği

 

[ ÖLÜM DÖŞEĞİ ]*

Emekli Pilot Ali Bey, uzun süren rahatsızlığının ardından yatağında son nefesini verdi. Yakınlarına haber salındı. Geldiklerinde hemşire, oğlu Yusuf'a içerisinde "Üzülme evlat, uçmak için ölüm döşeği harika bir kalkış pistidir." yazan bir zarf verdi.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü-2

Karga

 [ KARGA ]

Habil, kardeşinin yanına giderken onu yolundan çevirmek isteyen bir karga karşısına çıktı. Kuşun tüm çabasına rağmen Habil, onu başından savmayı başardı. Çaresiz ve üzgün karga bir dala kondu. İyiler, dedi karga, iyi ve kötüyü ayırt etmeyi hiç öğrenemeyecekler.


[ izzet koçak ]

mikroöykü-1

Serbest Düşüş


[ SERBEST DÜŞÜŞ ]

İçimde bir boşluk. Bir düşüş bu. Doktor depresyon diyor buna, ben düşüş diyorum. Serbest düşüş! Tutunduğum ne varsa geride bıraktığım sonu gelmeyen bir düşüş. Kanatlarım kırık, gözlerim solgun, kalbim çarpmayı unutmuş, hayat bölük pörçük hatıralar. D/üşüyorum galiba!


[ izzet koçak ]
#mikroöykü-268

Maden Suyu


[ MADEN SUYU ]

Madenin önündeydik. Umutlar madenin karanlıklarına gömülmüştü. Şükür içeride kimse yoktu ama tüm madeni su basmıştı. Boşaltılması aylar alırdı. O sırada aklıma geldi işte, böylece madencilikten başka bir alana hızla geçiş yaptık. O günden beri maden suyu satıyoruz.


[ izzet koçak ]
#mikroöykü-90

Sürgün


[ SÜRGÜN ]*

Karakola gidip evraklarını teslim etti. Oradan kalacağı eve geçti. Eşyalarını bıraktı. Sonra kahveye gitti. Sürgün geldim, dedi. Kahveci demli bir çay verdi. Sürgünlük, senin buraya gelmen değil beyim, dedi kahveci iç çekip, bizim buradan hiçbir yere gidemeyişimiz!


*[ izzet koçak ]
#mikroöykü264

Taze Ölü Kokusu


[ TAZE ÖLÜ KOKUSU ]*

Ayakkabıları kapının önüne bırakılmıştı. En sevdiği ayakkabılarıydı bunlar. Eşi Sakine, bu ayakkabılara gösterdiği ihtimamı bilirdi. Böyle bırakmasını çok yadırgadı. İçeri girdi, Sakine sessizce ağlıyordu bir köşede. Evin içerisine bir taze ölü kokusu sinmişti, soğuk.


*[ izzet koçak ]
#mikroöykü-118

Omzumdaki El


[ OMZUMDAKİ EL ]*

Bir süre izleri takip ettim. Onu gördüğümde seslendim ama duymadı. Ardından gittim. Yanına vardığımda omzuna dokundum. Bu sırada biri de benim omzuma dokundu. Dönüp baktığımda kimse yoktu. Tuhaf bir şekilde omzumdaki eli hissederek yürümeye devam ettim.


*[ İzzet Koçak ]
#mikroöykü-341

Sihir


[ SİHİR ]*

"Tüm sihir kelimelerde!" dedi büyücü çırağına ve ekledi: "Bunlar sadece göz boyamak için, çünkü insanlar kelimelerin gücünü saf bir şekilde görmeye hiçbir zaman hazır olmayacak." Sonra çırağından kurbağa bacağı, kedi dili ve koyun gözü getirmesini istedi çabucak.


*[ İzzet Koçak ]
#mikroöykü-117

Tövbe


[ TÖVBE ]*

Akvaryuma yem atarken dengemi kaybedip içine düştüm. Doymak bilmeyen kırmızı bir Japon balığı tarafından yutulmam bir oldu. Ölmeden, dedim, bari tövbe edeyim. Üç gün üç gece tövbe ettim. Balık üçüncü günün sonunda kustu beni. Haliyle, günahlarımı içi kaldırmadı! 


*[ izzet koçak ]
#mikroöykü-725
📷@golsa.golchini

Buna Gerek Var Mı

 

[ BUNA GEREK VAR MI ]*

Selim'le çarşıya gidiyorduk. Belediye mezarlık duvarlarına bakım yapmış. Duvarlar bir metre yükselmiş, üzerine de tel örgü çekilmiş. Buna gerek var mı yok mu derken Selim bombayı patlattı. Sanki, dedi, içeri girmek için ölüyoruz!


*[ izzet koçak ]
#mikroöykü-868

Geri Dönemezsin


 [ GERİ DÖNEMEZSİN ]*

Ben durdum ama o durmadı. Nehre dalıp karşı kıyıya doğru yüzmeye başladı. Kıyıda onu azgın köpekleriyle bir grup asker bekliyordu. Tam ortada onları fark etti. Geri dönemezdi. Yüzmeyi bıraktı. Tüm mülteciler gibi kendini akıntıya bırakıp suların içinde kayboldu sonra.


*[ izzet koçak ]
#mikroöykü-655

Saate Bakmayı Bırak



 [ SAATE BAKMAYI BIRAK ]*

Yerde yatıyordu. Hemen nabzını ölçmek için bileğinden yakaladım. Tüm dikkatimi saate verdiğim sırada boğuk bir ses duydum. Bana sesleniyordu. "Saate bakmayı bırak," dedi tekrar. "Benim vaktim çoktan doldu!"

*[ izzet koçak ]
#mikroöykü-625

Kar Kokusu


[ KAR KOKUSU ]*

Meleği getirdiklerinde ortalık soğumaya başlamıştı. Arkadaşlarıyla vedalaştıktan sonra görevliler yaşlı meleği rende makinesinin içerisine attılar. Ortalık fena halde kar kokmaya başladı bir anda. Usulca süzüldü kar taneleri yeryüzüne doğru hüzünle.

*[ izzet koçak ]
mikroöykü-32

Sağlıksız Yaşama Sanatı


 [ SAĞLIKSIZ YAŞAMA SANATI ]*

Televizyondaki sağlık programını izliyordum. Yeni teknolojiler, sağlıklı yaşam için öneriler falan. Bir konuk vardı, güzel konuşuyordu ve konusunda kesin uzmandı:  "Sağlıklı yaşamaya çalışmayın, dedi, sonra sizi hasta etmek için yeni şeyler bulmak zorunda kalıyoruz."

*[ izzet koçak ]
#mikroöykü-620

İhtiyarlar Neden Çok Konuşur

 
[ İHTİYARLAR NEDEN ÇOK KONUŞUR ]*

Yaşlandıkça çok konuştuğumdan şikâyet ediyorlar. Biliyorum ama bir şey yapamıyorum. Birini buldum mu anlatmaya başlıyorum. Farkındayım hep geçmişten söz ediyorum. Geçip giden zamana bakıyorum, sanki hiç yaşanmamış. Kendi varlığımdan şüphe edeceğim anlatmazsam!


*[ izzet koçak ]
#mikroöykü-495

Gülümsüyor

 

[ GÜLÜMSÜYOR ]*

İçimdeki hüznü bir tarafa bıraksam, hala umut olduğunu düşünüyorum, dedi Selim. Nasıl hala umudun olur anlamıyorum, dedi Kemal, kız kaç kez reddetti seni. Biliyorum, dedi Selim, ama onu her hayalimde canlandırdığımda bana gülümsüyor. 


*[ izzet koçak ]
#mikroöykü-704

Hatıra


[ HATIRA ]*

"Sonra ne oldu dede?" diye sordu torun binlerce kez dinlediği hatıranın en can alıcı noktasına geldiğinde. Dede derin bir nefes alıp gözyaşlarını sildi. Hastalık yayılmış, çare de bulunamıyordu anlaşılan. Telefonlarımıza o gün bir mesaj geldi: "Sokağa çıkabilirsiniz!"


*[izzet koçak]
#mikroöykü-703

Göz Tokluğu

 

[ GÖZ TOKLUĞU ]*

Canımın çektiğinden değil, gözüm aç benim. Biraz önce pastaneye girdim. Tatlılara, baklavalara, pastalar baktım. İyice baktım, gözüm doydu. Çıkarken kasaya yirmi lira bıraktım. Kasiyer bir bana baktı, bir de paraya. Haklısın, dedim, çok baktım ben. Çıkardım, otuz lira daha koydum üzerine.


*[ izzet koçak ]
#mikroöykü-866

İdamlık


[ İDAMLIK ]*

 Ardımda bir jandarmayla dolanıyordum hapishane içerisinde. Marangozhaneye gittim. Baktım usta yalnız, yardım ettim. Çam kokan yeni bir tabut yaptık. Usta beğendi. Yarınki idamlığın bu, dedi. Biliyorum, dedim. Sesim titredi sanırım. Usta gözlerimin içine baktı kaldı.

 

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü-867

Rüya Kredisi


[ RÜYA KREDİSİ ]*

Bu gece biriktirdiği krediyle karanlık uykusuna bir rüya yükletmişti. Yatağa uzandı. Gözlerini kapattı. Rüya başladı. Her yandan ateş ediliyordu. Bir acı hissetti ve ortalık karardı. Uyandığında şirketi aradı. Krediniz, dedi yetkili, ancak figüran olmaya yetiyormuş!

*[ izzet koçak ]
#mikroöykü-820