Kar Kokusu


Bu yazıyı sadece sana ithaf ediyorum.




Karda ayak izlerini gördüm. Çıplakmış ayakların. Cesur ve mutmain izler bırakmışsın ardında.

Kar kokusu doluyor odanın içine. Pencereden iliklerime kadar işleyen bir soğukla birlikte. 

Sobanın üzerindeki su kaynamaya başladı. Beraber çay içecektik. Sobanın karşısında birbirimizin gözlerine bakacak, çaylarımızdan yudumlayacaktık.

Sen eskilerin masallarından anlatacak, isimleri saklayacaktın kendine. Ben isimleri söyleyecek, kıssaları saklayacaktım yüreğimde.

Kar kokusu başımızı döndürürdü. Saatlerce yürürdük kelimeleri yürüyüşümüze ortak etmeden.

Üşürdük sonra…

Kardan adam yapan çocuklara yardım ederdik.

Kardan adamın ömrünü bir yaramaz çocuk bitirir güneş çıkmadan. Bir adressiz saçma, kör eder sebepsiz serçeyi.

At kılından yapılmış tuzakları bozardık, çaktırmadan. Açlık, ölüm ve kölelik getirir tüm dünyaya. Bundandır dünyanın yarısından fazlasının açlık sınırının altında yaşaması. Köleler aç bırakılır, açlıkları köle olduklarını haykırır yüzlerine. Bir dilim ekmek köle eder özgür bedenleri. Özgürlük, ölüm getirir dimdik ayaklar üzerinde.

Ve tok efendiler merhamet elini uzatır, siyah bir kölenin üzerine.
Siyah bir ten ve beyaz el.
Dünyanın en çok gördüğü sahte merhametin resmi.

Benim tenim beyaz, seninki kumral; ama efendilerin tenleri yanında tüm renkler siyah.

Siyahı sevmen bu yüzdendi belki de. Siyaha karşı delice bir bağlılık taşıman. Ama geceyi sevmezdin. Kurt ulumaları yankılandıkça tir tir titrerdin. Beni de titretirdin. “Akif”i hatırlardık, rahmetle anardık.

O resmi gördüğün gece “Ölüyorum.” dedin. “Yaşamak ne acı veriyor.” diye ekledin. Ağlayarak girdin battaniyenin altına. Hıçkırıkların sardı soğuk odanın içini. Saatlerce sürdü hıçkırıkların.

“Suçu neydi o annenin,” diye bağırdın. Bir anne evladının gözlerine, ölümle boyanmış gözlerine, nasıl bakar, diye hıçkırdın. Bu acı bir anneye nasıl yaşatılır.

Sabah uyandığımda yoktun. Hesap sormaya gitmiştin tüm insanlıktan.

Karda ayak izlerini gördüm. Çıplakmış ayakların. Cesur ve mutmain izler bırakmışsın ardında.

Pencereden kar kokusu doluyor odaya. Ve sen gideli yıllar oldu.



İzzet Koçak - 1998