Çoklu Mülakat Sorularına İz'li Cevaplar



İzdiham Dergisi’nin 33. sayısında Güray Süngü 102 tane soru sordu. Sorular çok güzel. Birbirinden çıldırtıcı. Ben de cevaplamazsam ayıp olur diyerek tüm soruları itinayla cevapladım.

Mülakat

Güray Süngü: Neyi çok seversiniz?
1- Bir şeyi yapmaya mecbur olmamayı çok severim, bu mülakatı yapmaya mecbur olsaydım bundan nefret ederdim.

GS: Şiir, roman, öykü dünyayı iyileştirir mi?
2- Hastalığın sebebi bunların eksikliğinden kaynaklanıyorsa bir faydalarının olacağı kesin ama ben bundan o kadar emin değilim.

GS: Dünya hasta mı?
3- İyiyim, dese de kimse inanmaz. Ama Güneş kadar yandığını düşünmüyorum.

GS: Eseri bitirince rahatlar mısınız? Yoksa huzursuzluk mu artar? 
4- Ben her aşamada huzursuz bir insanım, bu dünyada huzur bulacağımı düşünmüyorum. Başlarken, devam ederken ve bittikten sonra farklı boyutlarda huzursuzluklar yaşarım.

GS: Küçükken ne olmak isterdiniz?
5- Küçükken postanede memur olmayı istiyordum.

GS: Oldunuz mu? Evetse niye oldunuz, hayırsa niye olmadınız?
6- Hayır, nasıl olunacağını bilmiyordum, bildiğim bir şey oldum bu yüzden.

GS: İnsanlar mı sorun, sorun mu insanlarda? Ya da siz mi insansınız, onlar mı?
7- Ben aslen Jüpiter asıllı bir Marslıyım! Genellikle sorunu ben çıkartıyorum, sonra yakınmak zorunda kalmıyorum, demek isterdim.

GS: İnsan gibi yaşamak için nelerden vazgeçebilirsiniz?
8- Sahip olmadığım her şeyden vazgeçebilirim, sahip olduklarım sanki insanca yaşamak için gerekli gibi duruyor.

GS: Geçinmek için ne yapsaydınız sanatınız zarar görmezdi?
9- Gizli bir sanatçı olduğumu düşünüyorsunuz sanırım, teşekkür ederim; ama ben hangi sanatı icra ettiğimi tam olarak bilmiyorum. Geçinmek için hiçbir şey yapmasaydım, çok geçimsiz bir insan olurdum.

GS: Norveç'te doğmuş olsaydınız bir Türk şairi merak eder miydiniz?
10- Ben alt komşumun kim olduğunu bile merak etmiyorum.

GS: İnsan hep galibiyet peşinde midir? Soru cevaplanırken de, soru hazırlarken de?
11- Evet, ben her cevabımla galibiyete yaklaşıyorum, ama siz sorularınızla oraya çoktan varmışsınız bile.

GS: Yaşayan en büyük şair, yazar filan gibi ifadeler kullanalar, sanatçıyı bir yarışçı filan gibi görürken ve bu iğrençken, neden şair veya yazarlar bu ifade kendileri için kullanılsa memnun olurlar. Ya da olurlar mı?
12- Lütfen sorularınız da bu kadar açık yönlendirme yapmayın. Kıytırık bir yorum, twitter'ın beğen butonu bile insanı havaya sokmaya yeterken, "yaşayan en büyük izzet koçak" olmak beni ziyadesiyle memnun eder, yok be, çok saçma, bunlar hep kapitalistlerin oyunları.

GS: Deftere mi yazarsınız, bilgisayara mı?
13- Bilgisayara yazar, kağıtları ise karalarım!

GS: Bir insan neden bir başkasını öldürür?
14- Bir çiçeği yetiştirmek emek ister, zaman ister ama parktaki çiçeği koparmak birkaç saniye, işte bu yüzden öldürür insan insanı.

GS: Kitap mı okursunuz, e-kitap mı?
15- Kitap okurum, e-kitap okumayı denedim ama beceremedim, sayfayı çevirmenin hazzını alamadım hemen bıraktım.

GS: Birisi diğerini öldürdüğünde siz hangisi olursunuz?
16- Kabil olurum herhalde ama Habil olarak Kabil'i öldürmüş olan Habil, böylece Kabil olurum işte. Yoksa?

GS: Kitap okusu denen şey aslında selüloz kokusudur ama bunun bile simgesel bir değeri var mıdır? Varsa bu değer nasıl bir değerdir?
17- Yok, selüloz aslında kitap gibi kokuyor olmalı. Değer dediğimiz şey zaten simgesel değil mi? Kitap kokusunu seviyorum, kokulu kitapları ise sevdiğimi söyleyemem.

GS: Birisi diğerini öldürdüğünde tarafsızım diyen kimin tarafıdır aslında?
18- Biri mi ölmüş! Cevabı soru şekline sokarak soru soruyorsunuz. Ben böyle durumlarda ters cevaplar vermeye meyilliyim.

GS: El yazmasından matbaaya geçişle, kitaptan ekitaba birbirine benzetilebilir süreçler midir?
19- Yok, sanmıyorum; belki, olabilir... Ben matbaaya karşı olmadım, el yazmasını da hor görmedim, kitabı seviyorum ama e-kitaba da düşman değilim.

GS: Biri silah uzatsa ve ya şu ihtiyarı öldür ya da ben seni öldüreceğim dese kimin ölümünü tercih ederdiniz?
20- Tam benlik bir soru, hemen silahı alır ve silahı verene doğrulturum, ihtiyarı öldüremeyecek biriysem silahı bana vereni de öldüremem. Kendimi öldürmem de mümkün değil. Eleman elimden silahı almaya çalışır, silah ikimizin arasında patlar. Kötü adam ölür. Umarım.

GS: Ne olsaydı yazmadınız ve ne olmadı da yazıyorsunuz?
21- Sanırım, hazır cevap biri değilim; söyleyeceğim şeyleri uzun uzun düşünmem gerekiyor, bazen çok düşünmekten dolayı yazamıyorum, sadece düşünürsem yazıyorum. Hazır cevap kullanıyorsam hiç yazmıyorum.

GS: Biri diğerini öldürdüğünde üzülen kimin tarafındadır aslında? 
22- Kimin öldüğü ile ilgili doğrudan bağlantılı bu, ben sevmediğim biri öldüğünde üzülmem; hatta öldüğü için sevindiklerim de oldu. Ama öldüğü için üzüldüğüm insanlar da oldu.

GS: Mutlu musunuz?
23- Bu soru beni çok mutsuz ediyor. Mutluyum desem, kendimi suçlu gibi hissediyorum, değilim desem başka bir halet-i ruhiye. Ama mezar başımda mutsuz gitti, mutlu olmaktan utandı hep diyecekler.

GS: Öleceğinizi bilmek sizi korkutuyor mu?
24- Ameliyata girerken doktor bir kağıt imzalatmıştı, tüm sorumluluğu üzerime aldığım, iç rahatlatıcıydı. Ameliyattan sonra hala hayattaydım, korkunçtu.

GS: Birisi silah uzatsa ve ya şu kadını öldür ya da ben seni öldüreceğim dese kimin ölümünü tercih ederdiniz?
25- Bakınız 20. soruya verilen cevap

GS: Bildiğiniz Norveçli bir şair var mı?
26- Google bakmadan bu soruya cevap vermemi beklemiyorsun herhalde.

(Neden Norveç, adamın sevdiği mi orada yaşıyor, durmadan Norveç de Norveç, Reklam aldılar herhalde?)

GS: Ölümsüz olsaydınız (biyolojik olarak) intihar eder miydiniz?
27-Hiç ölecek gibi hissetmiyorum zira kendimi. İntihar üzerine uzun uzun düşündüm. İnce ince planlar yaptım. Sonra vazgeçtim. Ölümsüz olsaydım, intihar sanırım bir çözüm olmazdı.

GS: Bugün yazdığınız bir eserin yüzlerce yıl sonraya kalacağı garantisi karşılığında şu an hayatınız istense, hayatınızı vermeye hazır mısınız?
28- Bi şekilde illa öldüreceksin beni. İsterdim. Ama eser konusunda tereddütlerim var. Hangisi için öleceğime benim karar vermeme izin verilmeli. Böylece, en büyük eserim kendimim, derim.

GS: Ölümsüz olup bunu bilmemek mi (biyolojik ölümsüzlük değil, eserlerinizle ölümsüz olmak), ölümsüz olduğunuz zannıyla (ama ölümsüz olmadan) hayatınızın sonuna kadar huzurlu yaşamak mı isterdiniz?
29- Hayatımın sonuna kadar huzurlu yaşamak isterdim. Eserimle huzursuzluk verdiğim ruhlardan şimdiden özür dilerim. Eserim daha önce söyledim: Benim...

(Dönüp dönüp aynı soruya cevap veriyormuşum hissi uyandı yine, çapraz sorgudaysam iyi polis kim?)

GS: Öte dünyaya inanan bir sanatçı, neden bu dünyada önemli olmak ister, siz mesela ister misiniz, neden istersiniz?
30- Bazı şeylerin doğrudan inançla ilişkisi olduğunu düşünmüyorum. Karakterle ilgili olabilir. Ben önemli olduğumu biliyorum, bunun için önemli olmayı istemem anlamsız olur.

GS: Sanatçıların hafiften anormal olduğunu söylemek, sanatçıların kendilerini özel hissetmek için uydurdukları bir yalan mıdır sizce de?
31- Bence sanatçılar bu yalana çok fazla pirim veriyorlar.

GS: Hayal kurabilmek yetenek midir?
32- Ben kuruyorum kuruyorum, yıkılıyor. Yetenek mutlaka gerekli ama mühendislik de istiyor.

GS: Birisi silah uzatsa ve ya şu çocuğu öldür ya da ben seni öldüreceğim dese kimin ölümünü tercih edersiniz?
33- Önce 25'e oradan 20'ye bakınız.

GS: Üç soru önceki sorunun sonundaki de bağlacı cevabınız üzerinde etkili oldu mu?
34- Soruların büyük çoğunluğunda yönlendirme var, sonunda tüm suçu bana yıkacaksınız. Cevabımı tamamen etkisi altına almış. Yoksa ben tamamen anormallikten yanayım.

GS: Dikkatli bir okur musunuz, yoksa her kendini zeki sanan insan gibi çarçabuk mu okursunuz?
35- Bu soruyu bile beş kere okudum, Allah'ım herkese bol bol verirken bana bu müstahak mı? (Bu sorudan sonra hızlı okuma kursuna falan kesinlikle gitmem.)

GS: Mutlu musunuz?
36- Değilim abi, mutlu oldun mu?

GS: Ayaklarını çok iyi kullanan bir futbolcunun bu yeteneği, futbol diye bir spor olmasaydı anlamsız bir yetenek olurdu. Buna katılıyor musunuz?
37- Bütün mülakatlar böyle yapılıyorsa ben bir daha katılmam. Erkan Yolaç'ın evet hayırı gibi. el-cevap: Evet.

GS: Katılıyorsanız, çok iyi bir roman yazarı ya da şairin bu yeteneği, roman ya da şiir diye bir şey olmasaydı, anlamsız bir yetenek mi olurdu? (İlk soruya bağlı kalarak cevap verilmeli, yani roman ya da şiir olmasaydı, roman ya da şiir yeteneği diye bir şey olmazdı bir cevap değildir.) 
38- Şimdi var da sanki çok anlamlı. Bir önceki soruya Evet dedim çünkü aklım cevaptan çok soru sorma şeklindeydi, şimdi anlıyorum ki ince ince tuzağa çekiliyormuşuz. El-cevap: Evet.

GS: Büyük yazar denilen bazı yazarların aslında sıradan yazarlar olduklarını düşünüyor musunuz?
39- Soruyu bir daha alabilir miyim? Büyüklük algısı kişiden kişiye değişir. Sıradanlık mükemmel bir şeydir, büyük yazarların bunu ulaşmaları için çok büyük olmaları gerekir.

GS: Örnek verebilir misiniz?
40- Kafka

GS: Dostoyevski yaşamamış olsaydı, dünya daha mı kötü olurdu?
41- Dünya o yaşarken de iyi bir yer değildi. Ama iyi ki bu dünyaya gelmiş, Mars falan daha kötü!

GS: Dünyanın en büyük edebiyat ödülü size mi verilsin yoksa en iyi arkadaşınıza mı?
42- Tabi ki bana verilsin.

GS: Yalan söyler misiniz?
43- Kime? Hanıma söylemem hemen anlıyor.

GS: Dünyanın en büyük edebiyat ödülü, en iyi arkadaşınıza mı verilsin; yoksa hiç tanımadığınız, çevrenizdeki insanların da hiç tanımadığı ve sizin çevrenizde yaşamayan birine mi?
44- Uzağa uzağa, Norveçli birine versinler, hiçbirini tanımıyorum.

GS: Hangi yazar ya da şair yaşamamış olsaydı dünya daha kötü bir yer olurdu? 
45- Fuzuli / Paramı vermiyorlar diye Şikayetname'yi yazdığı için.

GS: Ara sıra da olsa dünyanın en özel insanlarından biri olduğunuzu düşünür müsünüz?
46- Sık sık düşünüyorum, ölünce anlayacaklar diye de çevremdekiler adına ara sıra üzülüyorum.

GS: Bir önceki soruda ara sıra yerine daima deseydik de cevabınız aynı mı olurdu?
47- Cevabım aynı olurdu ama çevremdekiler adına daima üzülemem.

GS: Cevabınız aynı olurdu ise bunun bir kişilik bozukluğu olduğunu söylesek kabul eder misiniz?
48- Neden kabul edeyim, tanıdığım doktorlar var!

GS: Uçabiliyor musunuz?
49- Serbest dalış yaptık gidiyoruz bu mülakatta, bakış açısına göre yere çakılana kadar uçabiliyorum.

GS: Beterin beteri var mıdır? Hayatınızdan örnek verir misiniz? (var dediyseniz)
50- Olmaz olur mu, bu mülakatın tüm sorularını okumadan sırayla cevaplamaya kalkmak.

GS: Hayatınızdan örnek verir misiniz? (yok, dediyseniz; olmadığına dair delil niyetine)
51- Ne çekiyorsam kendi yüzümden çekiyorum, cümlesinde hem gerçek hem de mecaz anlama gelen bir söz sanatı var. Kinaye diyorlar buna. Yüzümden çok çektim ama aynısını oğlumun çekmesi çok beterin beterinin beterinin... .... beteriydi.

GS: Uçabiliyorsanız, uçabilmeniz bir haksızlık mı?
52- Uçabildiğimi söylemiştim, yere hala ulaşamadım. Mülakata devam edebiliriz. Haksızlık olan bir şey varsa o da beni iteni görememiş olmam.

GS: Haksızlık size mi haksızlık (farklılığın acı dünyası) yoksa onlara mı haksızlık? (sıradanlığın acı dünyası) 
53- Asıl haksızlık uçmam değil, aklımın bir karış havada olması ve ben yıllardır aklım ile kafam arasındaki mesafeyi kapatmaya çalışıyorum. Bu uçuşun sonunda mesafeyi yere kapaklanınca kapatacak gibiyim.

GS: Uçamıyorsanız, uçamamanız sizce bir haksızlık mı?
54- Son beş altı soruya Alaaddin Hava Yolları sponsorluğunda cevaplıyoruz. Uçan halım var ve uçuyoruz ama yükseldikçe hava soğuyor ve ben soğuk havadan pek hazzetmem. Haksızlık varsa burada var, güneşe yaklaştıkça insan bu kadar üşümemeli.

GS: Özel olup acı çekmek mi, sıradan olup acı çekmek mi tercihiniz olurdu?
55- Acıyı ben çektikten sonra sıradan olup çekmişim, özel olup çekmişim çok fark etmez. Ama özel olup acı çekiyor ayaklarına yatma ihtimalim varsa bunu düşünebilirim.

GS: Cennette çok sayıda çocuğun olacağı düşüncesi sizi kaygılandırıyor mu?
56- Cennette kaygı diye bir şey olacağını sanmıyorum, varsa orası cennet olamaz. Çocuk mevzu bu soruda farklı bir şekilde de yorumlanabilir. Ben orada da çekirdek aileden yanayım.

GS: Sorumlu musunuz?
57- Akıl baliğ olduğumdan beri kendimi her şeyden sorumlu hissediyorum. Bu yüzden sorumlu olduğum şeylerin sayısı o kadar fazla ki büyük çoğunluğuna karşı sorumluluklarımı yerine getiremeyerek çok sorumsuz biri oluyorum aynı zamanda.

GS: Sorunsuz musunuz?
58- Dışı sizi içi bizi yakar, dedikleri kişilerdenim ben. Mesafeyi belli bir uzaklıkta tutarsanız oldukça sorunsuz biriyim. Lakin yaklaştıkça oldukça sorunlu biri olabilirim. Bu yüzden kendimle olan mesafeyi korumaya gayret ediyorum.

GS: İki soru önceki sorumlu musunuz sorusunu üç soru önceki cennet ve çocuk sorusunun etkisinde mi cevapladığınız?
59- Çocuklarla ilgili bir soru mu vardı diye üç adım geri gitmek zorunda kaldım. Bu ara aklımda @aykutertugrul beni neden takip etmiyor sorusu vardı. Aykut Ertuğrul acaba bilinçaltımın bana çocukça bir oyunu muydu?

GS: Ciddi misiniz?
60- Çok ciddi bir insanım fakat bunu belli etmemek için çok çaba harcıyorum.

GS: Kalpsiz misiniz?
61- Bir kalbimin olduğunu söylüyorlar ama ben pek ihtimal vermiyorum, iki bin yedi yılında pleomorfik adenom ile birlikte kalbimi de aldıkları sanıyorum. Kuvvetle muhtemel masada kaldım ve aileme Jüpiter asıllı bir Marslıyı ben diye teslim ettiler.

GS: En son ne zaman ağladınız?
62-En son 28 Şubat ve 1 Mart günlerinde sol gözümden akan birkaç damla gözyaşıyla ağlamışlığım var, ondan sonraki günler boyunca yoğunluğu azalmakla birlikte susuz ağıtlar yakıldı zihminin karanlık köşelerinde.

GS: Özel misiniz, sıradan mı?
63- Sıradanım ama birileri hep sıramı alıp beni sıradan çıkarıyorlar, bu da beni özel yapmıyor tabi ki. Sadece bir sıradan çıkıp başka bir sıradanlığın sırasına giriyorum. Özel olmak bile bazı insanlar için sıradan bir şey oluyor zaman içerisinde.

GS: En son ne zaman ağladınız sorusu sorulduğu zaman düşünüp hatırlayamayanlar ya da yıllar önce diyenlerin insanlığı güdüktür dersek bize küser misiniz? 
64- Güdük, en sevdiğim Hababam Sınıfı karakteri diye işi dalgaya vurabilirim ama bir açığınızı yakalayıp ortaya bir laf etmeden küsmem.

GS: En son ne zaman günah işlediniz?
65- Bir saat önce son tövbemi ettim, cümlesini yazarken yalan söyleyerek.

GS: Bazı sorulara verdiğiniz ve vermeyi düşünüp akıllıca davranıp vermediğiniz cevapların, bazı sorulara verdiğiniz cevapları çürüttüğünü anladığınız zaman, sorulara verdiğiniz cevapları baştan itibaren gözden geçirmeyi düşündünüz mü?
66- Düşünmek ne, bunu yapacağımdan emin olduğum için cevapları tweet olarak anlık paylaşıyorum. Yoksa onlarca kez tutarlılığını koruması için değiştirirdim.

GS: Yalan söylemek çok mu günahtır, az mı günahtır sizce?
67- Bana yalan söylenmesi çok büyük günahtır ama benim yalan söylemem az günahtır.

GS: Yalan söylemekle alkollü içki içmek arasında kalsanız hangisin tercih ederdiniz?
68- Ben hiç içki içmedim bu yüzden yalan söylemeyi tercih ederdim sanırım. Hani bu bildiğim bir şey diğerinin nasıl sonuç vereceğini kestiremiyorum.

GS: Sık mı günah işlersiniz?
69- Kendi çapımızda bizim de günahlarımız var. Çok sık olduğunu sanmıyorum, ama bunun yakın olmamakla ilgisi olabilir, yaklaşırsam ne olur bundan emin değilim. Mesafeyi korumak gerekiyor, günahla bile.

GS: İbadet ederken aklınızdan başka şeyler geçirir misiniz?
70- Oruç tutarken özellikle aklıma başka şeyler gelsin de unutup yiyip içeyim diye didiniyorum, oruçlu olduğum aklımdan hiç çıkmıyor. Ama namaz başka, özellikle teravihlerde bir hatta iki öykü tamamlamışlığım var. Sorun selam verdikten sonra yazmaya üşeniyor olmam.

GS: Issız bir adaya düşecek olsanız gitmeden önce hangi üç kişiden neyin özrünü dilerdiniz?
71- Hayalimde hep bir ıssız adaya düşmek var ama düşmeden önce bunu üç kişiyle paylaşmayı hiç düşünmemiştim. Ben özürlerimi ıssız adadan dönüşe bırakıyorum. Kabul edilme yüzdesi böylece artmış olur.

GS: Bir tekneniz olsun ister misiniz?
72- Bedava sirke baldan tatlıdır, lüks bir yat olsa daha iyi olurdu ama tekne de kabulümdür.

GS: Birisi size dile benden ne dilersen dese ve o dilek karşılığında hayatınızdaki en önemli şeyi isterse, neyi isterdiniz, neyi verirdiniz? (dile benden ne dilersen diyene yalan söyleme ihtimaliniz yok)
73- Cenneti isterdim ve karşılığında hayatımı verirdim.

GS: Bir tekneniz olsun ister misiniz dendiğinde neden kimsenin aklına ekmek teknesi gelmez?
74- Niye gelsin ki hepimiz ekmeği artık marketten alıyoruz.

GS: Bir önceki soruyu okuyunca yukarıdaki tekne sorusunun cevabını değiştirdiniz mi? Değiştirmediyseniz, değiştirmeyi aklınızdan geçirdiniz mi?
75- Değiştirmedim ve değiştirmeyi düşünmedim bile, değiştirmiş olsam bile söylemezdim ki...

GS: Yalan söyler misiniz?
76- Ben yalanı ağzıma hiç sürmedim.

GS: Bir tekneniz olsun ister misiniz sorusu ıssız ada sorusundan sonra gelmeseydi cevabınız farklı olur muydu?
77- Evet, belki farklı olabilirdi zira tekne deyince daha önce bir soruya verdiğin oruçlu cevaptan telmihle tekne orucu gelmişti. Teknede oruç tutmakla ilgili fikirler uçuştu bir süre kafamın içinde.

GS: Çocukken bir bisikletiniz var mıydı? Bize onu anlatır mısınız? 
78- Bir tane oldu olmasına da onu hatırlamak nasıl ifade edilir bilmiyorum, hüzünlendirir beni. Pinokyo tipi kırmızı eski bir bisikletti, aylarca babamın ona lastik almasını bekledim ama o gün hiç gelmedi. Cantları üzerinde sürdüm aylarca. Bir gerçeği o zaman anladım!

GS: Mutlu musunuz?
79- Tarifsiz bir mutluluk içerisindeyim, müsaade ederseniz ben kalkayım artık.

GS: İnsanlar sosyal medyada bisiklet fotoğraflarına bayılıyorlar. Bu sizce çok saçma değil mi?
80- Bayılıyorlar mı hiç dikkatimi çekmedi. Sanki görmemiş gibi kedilerle ayılıp bayılıyor gibi geliyor bana. Valla sosyal medyada saçmalıklar trend trend.

GS: Çocukluk güzel bir şeyse neden hatırlamak hüzün verir? (vermez mi?)
81- Ben çocukken büyümeyi hiç istemedim, öyle çocukça bir temenni değildi, büyük bir adam gibi en doğru kararın bu olduğuna kanaat getirmiştim. Yalnız büyüyecektim, bunu durdurmanın bir yolu yoktu. O sebeple çocukluğuma çok bağlanmadım. Sevmem bile çocukluğumu.

GS: Sizi öldürmeyen şey güçlendirir mi?
82- Ameliyat masasından ölmeden kalktım ve bu beni çok güçlü yapmadı, eskiden nasılsam öyleyim. Aradığınız şeyi son baktığınız yerde bulmak gibi bu da, bulduğunuzda aramayı bırakırsınız. Öldüğünüzde sahip olduğunuz gücün bir önemi kalmaz.

GS: Güçlendirir ise bu durumda daha fazla güç daha fazla acı demek değil midir?
83- Sanırım bu soruya cevap vermem gerekmiyor, Beni öldürmeyen şeyin güçlendireceğini değil süründürme ihtimalinin daha fazla olduğunu düşünüyorum peşinden.

GS: Mutlu musunuz?
84- Mutlu muyum, bilmiyorum, aksakallı hocalar bunun anlamını öğretmediler bana.

GS: Sizi güçlendiren şey sizi öldürmez mi?
85- Ben hala süründürdüğü kanaatindeyim.

GS: Sadece kendisi gibi düşünen insanların düşünebildiğini düşünen insanların düşünebildiklerini düşünüyor musunuz?
86- İyi insanların hepsi benim gibi düşünüyor, ben de düşünebildiğime göre iyi insanların hepsi düşünebiliyor, ama kötüler çok düşüncesiz.

GS: Aşk var mı?
87- Aşk yok, olsa ilk benim haberim olurdu. Şehir efsanesi falan olmalı bu aşk.

GS: Kalbinizin yerinde olup olmadığını anlamak için ara sıra onu elinizle yoklar mısınız?
88- Benim hiç öyle kötü bir alışkanlığım olmadı. Ama kafamın yerinde olup olmadığını kontrol ediyorum.

GS: Mutlu musunuz?
89- Mülakatın sonuna yaklaşmanın mutluluğu sardı her yanı.

GS: İyi bir sanat eseri insanın kalbini yoklayan el midir?
90- Ben kalbin aklın bir boyutu olduğu kanaatindeyim, ortada bir el varsa o da kesin kafayı yokluyordur.

GS: Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi romanı hangi romandır?
91- Sizce, demediğiniz için bilmiyorum diye cevap vermek zorundayım.

GS: Roman mı olmasaydı yoksa antibiyotik mi?
92- Birini neden diğerine tercih edelim ki ne güzel ikisi de var işte. Tabii ikisinin de öyle her derde deva havaları olmasa daha güzel olur.

GS: İyi bir sanat eseri denge işi midir?
93- İlginç şeyler kaos ortamından çıkıyor çoğunlukla, iyi bir sanat eseri kendi kaosundaki dengeyi bulmuş ürünlerdir.

GS: İyi bir sanatçı dengeli bir kişi midir?
94- Dengeli numarası yapanları saymazsak iyi sanatçıların hepsi dengesizdir. Zira dengeleri gözetmek onları bir şey yapar ama iyi sanatçı yapmaz.

GS: Dengesizden denge çıkar mı?
95- Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz, demiş Hz. Ali. Ama hem zemin hem cetvel eğri ise bunlar arasındaki dengeyi bulacak kişi dengesizin teki olacaktır.

GS: Çok vahim bir olay olduğunda insan-sanatçı bir kara delik gibi içe doğru mu göçer, dışa doğru taşıp eser mi üretir?
96- Vahim bir olayla karşılaşıp eser üretmeye yönelen kişi bence sanatçı değil fırsatçıdır. Ama bu fırsatı kim kaçırmak ister ki?

GS: Sizce bugüne kadar ölenler mi daha çoktur, yoksa bugünden sonra doğacaklar mı?
97- Matematiğim iyi olmadığı için sözelci oldum. Böyle bir hesabı yapamam ama ölenler hep doğacaklardan çok olacak gibi geliyor.

GS: Kıyamet mi kopuyor?
98- Yok, İsrafil sur'u deniyor.

GS: Mutlu musunuz?
99- İnsan tam olarak mahiyetini bilmediği şeye sahip olup olmadığını da bilemez.

GS: Ne sıklıkla utanç duyarsınız?
100- 13 dakikada bir...

GS: Kendinize mi daha çok inanırsınız, Allah'a mı?
101. Bu soruyu cevap vermeyerek cevap vermiş oluyorum.

GS: Özür dilerim.
102- Ben size yanlış kişiyi sorguladığınızı söylemiştim Güray Bey


Bu güzel sorular için Güray Süngü'ye,
Kaybettiğim soruları gönderen Şükran Çetinkaya'ya
Soruları samimi bir şekilde cevaplayan içimdeki komiteye,
Siz sevgili okurlara, teşekkür ederim.
Ayrıca,
Bu mülakata verdiğim cevapları yayımlamayan İzdiham'a da teşekkür ederim, niye etmeyim!


Piyango


[ PİYANGO ]*

Karı koca ellerindeki piyango biletine bakıp hayaller kurmaya başladılar. Kadın evin içindeki değiştireceği şeylere bakıyordu. Adam, karısına!..

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü286