Kaçak Merhamet

[ KAÇAK MERHAMET ]*

*ricakeş'e

Ülkede merhamet kalmamıştı, kalan da karaborsaya düşmüştü. Ellerinde bir miktar cesaret kalan iki genç, mayınlı araziyi geçip komşu ülkeden bir teneke kaçak merhamet soktular ülkeye. Sabah jandarma baskın düzenleyip hepsine el koydu. Merhameti aralarında paylaşan askerlerden biri tabakasından çıkardığı son cıgaralarını gençlere ikram etti idamlarından hemen önce.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü429

Şemsiye


[ ŞEMSİYE ]*

Yağmur yağıyordu. Pencereden dışarıya bakıyor. Bir şemsiyesi olmadığına üzülüyordu. Şemsiyesi olmadan dışarı çıkamazdı. Bu annesinin kati şartıydı. Bir gün biriktirdiği parayla bir şemsiye aldı. Yağmur yağarken sevinçle kendisini dışarı attı. Şemsiyeyi ise hiç açmadı.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü862

Vişne Bahçesi

VİŞNE BAHÇESİ

muhayyel'e

Toplamaya ara vermiştik. Birer bardak çay alan kendisini bir ağaç gölgesine bırakmıştı. Yorucu bir işti vişne toplamak, iş olan her şey yorucu değil midir zaten. Küçücük vişneleri tek tek dalından koparmakla geçen saatler. Sonra topladıklarınıza bakıyorsunuz, bir avuç! Vişnenin toplamasını değil sadece terletmesini seviyorum ben. Terletmenin ne olduğunu bilmiyorsanız gidip google amcaya sorun, kısacık bir öyküde bunu size anlatamam.

Hatice karşımda oturmuş eline aldığı bir vişneye hayranlıkla bakıyordu. Ona baktığımı görünce gülümsedi. Acaba, dedi, vişneler hayal kuruyor mudur? Kurmaz olurlar mı, dedim. En iyilerinin hayali terletme olmak. Hatice terletme sevmedi. Elindeki vişneye hüzünle baktı. Onun için en iyisini temenni etmiş olmalı ki vişneyi ağzına attı. Hiçbir şey söylemedi. Tüm nefesini verip çekirdeği üfürdü, gözleriyle ne kadar uzağa gittiğini ölçtü. Mesafeden duyduğu hoşnutluk yüzüne yayıldı. Ben de bu arada hayal kuran vişne adına seviniyordum. Hatice, ne de olsa, aramızda içi temiz olanlardan biridir.

Meryem Çavuş’un sesi duyuldu. Hadi kızlar, iyice saldınız kendinizi, vişneler kendi kendine toplanmıyor. Sesle bahçeye tekrar bir hareket geldi. Kıpır kıpır vişne toplamaya başladı herkes. Boş kovalara düşen ilk vişnelerin çıkardığı sesler bir süre sonra kesildi. En küçüğümüz Ayşe, eline aldığı testiyle ağaçların arasında dolanıyor, isteyenlere toprak kokulu çömlek testinin suyundan veriyordu. Her eğildiğinde vişneçürüğü rengindeki şalının ucu önüne düşüyor. O da bardağı uzatırken, bir baş hareketiyle düşen ucu geriye doğru savuruyordu. 


[ izzet koçak ]

Park

PARK

Elif Akçay'a 

Yavru köpek çimenlerin üzerinde koşturup duruyordu. Arada sahibine bakıyor ve onun orada olmasından aldığı güvenle her seferinde çemberi biraz daha genişletiyordu. 

Köpeğin bu neşeli hali, yan bankta oturan çiftin de dikkatini çekmişti. Adam ayağıyla önlerindeki bebek arabasını sallarken, kadın elindeki iyi anne ve baba olmakla ilgili ders kitabını dizlerinin üzerine koymuş, kızları büyüdüğünde ona da böyle şirin bir köpek almanın iyi bir fikir olacağını eşine anlatıyordu. Eşi onu gülümseyen bir yüzle onaylasa da içinden köpek yerine kedi almanın daha mantıklı olduğu geçiriyordu. Köpekler ona çok dürüst geliyordu, yalanın böyle somutlaştığı bir zamanda kedi gibi bir mahlûkun ancak her seferinde dört ayağı üzerine düşebileceğine inanıyordu. Bir süre daha orada sohbet ederek oturmaya devam ettiler. 

Yavru köpek, boynuna takılan tasmayla gününün geri kalanını hapis olarak geçireceği rezidansın 17. katına doğru giderken sahibinin peşinden hüzünle ilerliyordu. Parktan çıkmadan önce sahibi köpeğin bataryalarını değiştirmeyi ihmal etmedi. 


[ izzet koçak ]

Toza Gömülen


TOZA GÖMÜLEN
Dilek Çakır'a

Bugün de dışarı çıkmamıza izin vermediler. Yurdun içerisinde de dolaşmamıza müsaade etmiyorlar. Odalarımız seçimlerden sonra hücrelerimize dönüştü. Allah’tan imdadımıza yurdun karşısındaki eski binanın yıkılışı yetişti. 

Üç gündür iş makineleriyle yedi katlı binayı kat kat yıkıyorlar. Binaya tümdengelim uyguluyorlar. Çatıdan başladılar, pencereleri ve kapıları söktüler. Sonra yedinci kattan başlayarak usul usul yıkıyorlar, dökülen molozlar kamyonlara yüklenip, bina mezarlığına defnedilmek için götürülüyor.

Yağmur İzleri

[ YAĞMUR İZLERİ ]*

Selim çok kızmıştı. Elini masaya vuracak, kapıyı çarpıp çıkacaktı. Ama yapmadı. Tuttu kendini. Onun yapmadığını düşünceleri yapmıştı. Elini masaya vurmuş, kapıyı çarpıp sokağa çıkmıştı çoktan. Düş yüzünde dışarıda yağan ahmak ıslatanın bıraktığı yağmur izleri vardı.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü879