Kurbağa Çorbası


[ KURBAĞA ÇORBASI ]*

Dün dere kenarında bir kız gördüm. Yakaladığı kurbağaları öpüyor. Bir süre bekliyor. Sonra çuvala atıyordu. Yanına yaklaştım ve ne yaptığını sordum.

"Kurbağa yakalıyorum!" dedi tuhaf bir durum yokmuş gibi. Neden öptüğünü sorunca da.

"Umut işte," dedi "belki biri prens olmaya karar verir." Kızın kafayı yediğine mi üzüleyim, bendeki zapt edilmez meraka mı?

"Prens olmaya karar verirse senin bundan ne kârın olacak?" diye sordum.

"Benim bir kârım olmayacak; hatta zararım olacak." dedi. "Torbaya girip yakındaki Fransız lokantasında çorba olmaktan kurtulacak."

*[ izzet koçak ]
#mikroöykü26

Yağmur Adam


 [ YAĞMUR ADAM ]*

Öğle arasına girmiştik.
Bu oyunu bozarsak biz bozarız, dedi sakince.
İyi de, dedim, güzel güzel oynuyoruz niye bozalım!
Bilmem, dedi, bu da sanırım bilinçaltımın bana bir oyunu.

Sonra kavanozdan bir sözcük daha çekip okudu: Eylem.
Ben de o sözcükle alakalı en alakasız cümleyi kurdum.
Oyunun kuralı buydu.

Kar yağmıyordu, kar duasına çıkmayı kimse düşünmüyordu.
Yağmur hafiften çiseleyip geçmişti.
Kardan adam yapamıyoruz, bari yağmur adam yapalım teklifim kimse tarafından ciddiye alınmadı.
Oysa ben ciddiydim.

Şirketteki döner sandalyemde dönüp duruyordum.
Cep telefonuma gelen mesaj döner sermayeden hesabıma para girişi olduğunu haber veriyordu.
Banka hesabıma girip ne kadar döndüğüme baktım. 
Hiç yeterli değildi ama yetiyordu.

Bilgisayarı açtım.
Yeni kodu yazmaya başladım. 
İnsanların hiç sevmedikleri bir şeyin, ne kadar çok karşılarına çıkarsa onu sevmeye başlayacaklarını anlamaya çalışan bir koddu.
Kod başarılı olursa artık beğenilmeyen hiçbir şey kalmayacaktı.
Yazarken başarısız olmasını istediğimi fark ettim.
Bölüm şefini gördüğüm an da olabilir bu.

Şirketten çıktığımda güneş yine batıdan batıyordu. 
Tam olarak yönü bilmiyorum.
Ama hep batıdan batıyor olması gerektiği kabulünden yola çıkmıştım.
Orası kuzey olabilir mi acaba?
Güneş kuzeyden batıyordu ama birisi çıkıp batıdan batıyor deyip tüm yönleri karıştırmış olabilir miydi?
Bunun sanırım bir önemi yok, bir yöne ihtiyacın olmadığı sürece.

Eve yürüyerek gitmeye karar verdim.
İnceden bir yağmur yağıyordu.
Soğuktu.


[ izzet koçak ]

Bir Deliyi Ziyaret


[ BİR DELİYİ ZİYARET ]*

Uzun süre ekonomi okudum.
Baktım, bu gidişle o benim canımı okuyacak okulu bıraktım.
Ekonomiden anlamadığımı anlatmak için ‘ayağını yorganına göre uzatmak’ adını verdiğim bir kitap yazdım.
Kitabı yayımlayacak bir yayınevi bulamadım. 
Kendim basmayı tercih ettim.
Kitap satmadı, birkaç eşe dosta imzaladım.
Geri kalanları kâğıt olarak hurdaya verdim.

Bir gün bir telefon geldi.
Açmazdım genelde rehberimde kayıtlı olmayan numaraları ama boş bulundum.
Karşımdaki ses oldukça nazik bir şekilde kendisini tanıttı.
Aramasının sebebini açıkladı.
Kitabımı okuduğunu ve fikirlerime çok değer verdiğini söyledi.
Şaşırdım.
Buluşup görüşmek istediğini söyledi.
Kendisinin çok geçerli bir mazereti olduğu için ziyaretine ben gidecektim.
İvriz Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde yatan delinin tekiydi arayan.
Telefonu kapattım.

Ama ben de pek sağlıklı sayılmazdım. 
Benim için de bir değişiklik olur, dedim.
Hastaneyi aradım. 
Ziyaret saatlerini öğrendim.
Bir taksi çağırıp hastaneye gittim. 

Bekleme salonunda bekledikten sonra yanıma verilen bir hasta bakıcıyla birlikte görüşme salonuna götürüldüm.
Beni telefonla arayan hastayı gösterip hasta bakıcı ortadan kayboldu.
Toros dağlarını seyreden hasta beni görünce daldığı hayallerden çıkıp elimi sıktı.

Masanın üzerinde taşları dizilmiş bir satranç tahtası vardı.
Oynamak ister miyim, diye sordu.
Pekiyi olmasam da oynamayı kabul ettim.
Sizinle tanıştığım için çok memnun oldum, dedi.
Ben de, dedim.
Şah çekti.
Mat oldum.

Ekonomiden ve kitaptan hiç bahsetmedik.
Görüşme süresi sona ererken yine o aşırı nazik sesiyle, ya yorgan çok kısaysa ne yapmak gerekir, diye sordu.
İnsan battaniye ile de uyuyabilir, dedim.
Çok haklısınız, dedi ve güldü.
Görüşmemiz boyunca delice gelen tek şeyi bu gülüşüydü.


[ izzet koçak ]*

Kale Tam Karşımdaydı

 
[ KALE TAM KARŞIMDAYDI ]*

Kan beynime sıçramıştı ama tutunamayıp tekrar damarlarımda dolaşmaya devam etti.
Otuz saniye sahanın ortasında elim bacağımda yatmak sakinleşmeme yetmişti.
Yediğim tekmeden sonra bacağım fena halde ağrıyordu. 
Sağlık ekibi sahaya girmemişti, mahalle maçlarında sağlık ekibi bulundurmuyorduk çünkü.
Elimle ağrıyan yerin üzerini hızlı hızlı ovaladım.
Ayağa kalktım. 
Birkaç adımı sekerek attıktan sonra kalecinin vurduğu topun üzerime gelmesiyle ağrı uçup gitti.
Topu ayak içimle yumuşatıp önüme aldım. 
Kale tam karşımdaydı.

Ayakkabının burnu açılmıştı.
Eve vardığımda annemin görüş alanından uzak durmaya çalıştım.
Akşam annem tarafından tepside sunuldum babama.
Boynuma yaftam çoktan asılmıştı.
Kaç gol attın, diye sordu babam.
Üç, dedim.
Babam annemin gözlerindeki ateşi gördü.
Takdir ile tekdir arasında yanağımda babamın beşkardeşi.

Sabah kalktığımda ayakkabının içinde beş lira vardı.
Kahvaltıdan sonra ayakkabıcının yolunu tuttum.
Açılan yeri diktirdim.
Kalan iki liraya dondurma aldım.

Köşeyi döndüğümde sahanın kenarında oturan arkadaşlarımın yüzü aydınlandı.
Üçe üç, diye bağırdı biri.
İkisi oyuncu seçimi için adımlamaya başlamıştı bile.
Ben ayakkabımın yeni diktirdiğim yerine baktım.
Yanağımdaki ateş çoktan geçmişti.


[ izzet koçak ]*

Yapabildiğim Kadar



[ YAPABİLDİĞİM KADAR ]*


Solondaki çalışma masamın başına geçtim.
Masa lambasına uzanıp yaktım.
Selim okuduğu kitaptan başını kaldırıp, öğle vakti masa lambasını neden yakıyorsun, diye sordu.
Alışkanlık işte, dedim ama lambayı söndürmedim.
Selim tekrar elindeki kitaba gömüldü.

Selim, bir kişiden çok bir ruhtu salonu dolduran.
Varlığını her zaman hissettiğiniz ama göstermeye çalıştığınızda gösteremediğiniz bir kişiydi.

Masanın ikinci çekmecesini açtım.
Mavi dosyanın üstünde duran öykülerden en alttakini çekip çıkardım. 
Üç dosya kâğıdı uzunluğunda bir kısa öyküydü.
Demlenme süresini tamamlamıştı.
Üzerindeki tarihe bakılırsa on beş gündür orada bekliyordu.

On dakika boyunca öyküyü birkaç kez okudum.
Bilgisayardan boş bir sayfa açıp öyküyü yeniden yazmaya başladım.
Bu yeniden yazma işine ‘çeviri’ adını veriştim.
Selim de bunu çok mantıklı bulmuştu.

İlk ham öykü yazarın kendi diliyle kaleme alınıyordu her zaman.
Sonraki yeniden yazımların tüm amacı onu okurun diline çevirmekten ibaretti.

Kendimi başarısız hissettiğim yer işte burasıydı.
Bu, okurun diline çevirme işini bir başkası yapmalıydı belki.
Yabancı bir dilden çeviriyormuş gibi.
Ama bunu benim yapmam gerekiyordu.

Yapabildiğim kadar!


[ İzzet Koçak ]*

Kalbinin Sesini Dinle



[ KALBİNİN SESİNİ DİNLE ]*

Yazar peçetenin üzerinde yazılı olan kelimelere baktı. 
Artık otomatiğe bağlanmış gibi hissediyordu kendisini.
Sanattan çok bir mühendislik işine dönüşmüştü yaptığı.
Kelimelerin etrafına bir ağ örüyordu.
İnce, zarif ve göz alıcı olması istiyordu ama kaba, kalın ve sanattan uzaktı yaptığı şey.

Vücudunu esnetmek için masadan kalktı. 
Ortaokul beden eğitimi dersinden kalan ısınma hareketlerini beceriksiz bir şekilde yaptı.
On dakikada vücudu ısınmıştı. 
Tekli koltuğa kendisini bıraktı. 
Bu kadar hareket bile kendisini çok fazla yoruyordu.
Eliyle kalbinin üzerine bastırdı. 
Ritmik ve hoş bir atıştan çok hissettiği şey bir gümbürtüydü. 
Karmakarışıktı.
Rahatsız ediciydi. 

Yerlilerin cenaze dansında çıkardıkları sese benziyordu kalbinin sesi.
Bunu bir belgeselde izlemişti.
Ruh bedenden ayrılırken kalbin bu sesi çıkardığına inandığını söylemişti dış ses kabilenin.

Oturduğu tekli koltuktan kalkıp masaya geçti.
Son nefesimi vermeden önce öyküyü bitirmeliyim, diye geçirdi içinden.

Ertesi gün masanın üzerinde tamamlanmamış bir öykü buldular.
Yazarın cansız bedeni de öykünün yanındaydı. 
Elinde bir tükenmez kalem, ayaklarında terlikleri vardı.

Yarım kalan öyküye bakan herkesin aklına tuhaf bir şekilde son nefesini daha vermediği geliyordu. 


[ izzet koçak ]*
Şevval Arıkan'a

İsimsiz Öyküler Mezarlığı


[ İSİMSİZ ÖYKÜLER MEZARLIĞI ]*

Öykü yazmanın çok saçma bir şey olduğunu etrafımdaki kimseye anlatamıyorum.
Bu durum, anlatmak için seçtiğim yoldan da kaynaklanıyor olabilir.
Onlara öykü yazmanın saçmalığı öykü yazarak anlatıyorum.
Anlamıyorlar, hatta öykü yazmayı tuhaf bir şekilde yüceltiyorlar.
O kadar ki yeni öyküler yazmam için istekte bulunuyorlar.
Peçeteye beş kelime yazıp garsonla gönderiyorlar.
Hayır, diyemiyorum!
Bir silahım yok, ruh emicilerin beni kurtarmasını bekliyorum.
Azrail, bir ruh emici olabilir mi?

Bilgisayarı açıyorum.
Parmaklarımı klavyenin üzerine yerleştiriyorum.

Bir madenciye dönüşüyorum.
Kafamın içindeki mağaralarda yaptığım kazılardan bir roman çıkmasını umuyorum aslında.
Ama içerideki yalın karmaşa bana hiç yardımcı olmuyor. 
Bir galeriden çıkıp diğerine giriyorum.
Öyküler, öyküler, öyküler buluyorum ama o aradığım roman damarına bir türlü ulaşamıyorum.

Bilgisayarın başında saatlerde oturduktan sonra zift gibi çaydan bir yudum alıyorum.

Elimdeki kürekle yazdığım bir öykünün ensesine hızla vuruyorum. 
Yere düşen öyküyü sürükleyip kazdığım bir çukurun içerisine atıyorum.
Üzerini ölü toprağıyla kapatıyorum.
Başına isimsiz bir taş dikiyorum.
Çıktısını alıyorum.
Kafamın içinde böyle isimsiz öykülerden oluşan bir mezarlık var.
Kafamın içi aslında koca bir mezarlık!


[ izzet koçak ]
h'ye

Sinema / Dizi 2021


 iz'lediklerim


Army Of The Dead
(Ölüler Ordusu)




Don't Look Up
(Yukarı Bak)




The Wheel Of Time*
(Zaman Çarkı)




My Name*




The Witcher 2*




İnvasion*




The Sinner 4*




Hanna 3*




Cowboy Bebop*




Shang-Chi




Dune




Finch




The Lost Symbol*
(Kayıp Sembol)




Arcana - League of Legends




Foundation*
(Vakıf)



Ted Lasso*
1-2




Vigil*




I Onde Dager




Training Day
(İlk Gün)




The North Water
(Karanlık Sular)




Old Henry




The Chestnut Man*
(Kestane Adam)




Chapelwaite*




İnfinite




The Dry




Kin




Midnigt Mass*






Star Wars Visions*




The Guilty




The Witcher Nightmare Of The Wolf*




Nobody




I Care A Lot




Pig




A Quiet Place 2




The Tomorrow War




Promising Young Woman




Black Widow




Venom




News Of The World

   


Nomadland




Dexter*
1-2-3-4




Bad Batch*




Loki*




Glitch*
1-2-3




The Mosguito Coast*




Tell Me Your Secrets*




Sweet Tooth*




The Haunting of Bly Manor*




Oslo*




Breeders*




The Nevers*




Homeland*




Mare Of Easttown*




Succession 2*




Debris*




Succession*




Upload*




A Confession*




Big Sky*




For Life*




Castlevania*




Love, Death & Robots 2*




The Miniaturist*




Mayans M.C. 3*




Colony 3*




Yasuke*




Made for Love*




Invincible*




Ghost in The Shell*




The Undoing*




The Falcon And The Winter Soldier*




Shadow And Bone*




Them*




Snowpiercer 2*




Snowpiercer*




Servent 2*




Star Trek: Discovery 3*




Resident Alien*




DOTA: Dragon's Blood*




Colony 2*




Mayans M.C. 2*




WandaVision*




Sharp Objects*




Your Honor*




The Expanse 5*




Ozark 3*




The Expanse 4*




Penny Dreadful 3*




The Expanse 3*




Penny Dreadful 2*




The Expanse 2*


[ izzet koçak ]