Kalp Temizliği



[ KALP TEMİZLİĞİ ]*

"Geçen gün Nasa'dan iki uzman geldi. Beni çok aramışlar. Telefonun yine sessizde olduğu için ulaşamamışlar. Boşta mekik olmayınca atlamışlar uçağa gelmişler. 

Yok, bu kez telefonumla alakası olan bir durum değilmiş. Doğrudan beni görmeye gelmişler. Zira ben yürüyen bir mucizeymişim. Bunu zaten biliyordum, mütevazılığa verip, estağfurullah deyip geçiştirdim. Asıl mevzuya yavaş yavaş geldiler. Uzay istasyonundaki astronotlar, kozmonotlar ve taikonatlar büyük bir keşif gerçekleştirmişler. Keşfedilen şey küçükmüş ama keşfedildiği yer bakımından büyük önem arz ediyormuş. Falan Falan Falan.... 

Bu arkadaşlar bir kara delik keşfetmişler. Ama keşfettikleri kara delik Dünya'daymış. Dünya'da ise Türkiye'de. Türkiye'de ise Konya'da. Konya'da ise Ereğli'deymiş. Bu kara delik aynı zamanda hareketliymiş. Çok fazla hareket etmese de belli birkaç nokta arasında gidip geliyormuş. Biraz daha uzatsalar Hollywood filmine dönecek mevzu, sıkıldığımı belli ederek. Eee! dedim. Kara Delik Ereğli'de neredeymiş? 

Birbirlerine baktılar ve benim içimde olduğunu söylediler. Şaşırmamı beklediler ama tabi ki ben buna hiç şaşırmadım. Zira on iki yaşındayken şeyh de aynısını söylemişti. Kalbimin çok kara olduğunu tabi ki. Yıllar geçtikçe demek ki daha da koyulaşmış. 

Uzmanını bulmuşken sorayım dedim, şimdi bu kara delikler kir tutar mı? Yine birbirlerine baktılar ve kara delikler hiçbir şey tutmaz dediler. Mevzuyu anlamadılar ama münasip bir şekilde kendilerini annemin mekiğiyle evlerine gönderdim."

*[ izzet koçak ]

Karıncanın Su İçtiği

Kurmaca Günlükler - II


[ KARINCANIN SU İÇTİĞİ ]*

Düşümde susuzluktan ölmekte olan bir karıncaydım.

Uyandım ve komodinin üzerinde duran sürahiye uzandım. Sürahi boştu. Bardağın dibindeki birkaç damlayı ağzıma döktüm. Yataktan kalkacak gücü kendimde bulamıyordum.

Kalktım. Mutfağa gittim. Dolaptan bir su bardağı alıp musluğa uzandım ve çeşmeyi açtım. Su akmıyordu. Şaşkındım, musluğu birkaç kez açıp kapadım, su hala gelmemekte direniyordu. Bende okkalı bir küfür savurdum.

Bardağı tezgâhın üzerine bırakıp yemek masasına çöktüm. Masanın üzerinde yatmadan önce yazmaya çalıştığım öykünün taslakları duruyordu. Öfkeyle tüm yazdıklarım yırtıp yok ettim.

Kâğıt parçaları masanın üzerinde dağılıp kaldılar. Oysa bu metin tam on beş günlük bir emeğin mahsulüydü. Bir mübarek öfke sayesinde kurtuldum ondan.

Öfkeyi aşağılayan tüm filozoflara ahmaklar gözüyle bakıyorum. Adam gibi öfkelenemedikleri için öfkeye olan tüm garezleri. Bir kez haklı bir öfkeleri olsaydı bilirlerdi ki öfke yaratılmış en kutsal duygudur.

Masanın başında susuzluktan kıvranırken yaşadıklarım ile rüyam arasındaki gizi çözmeye adadım kendimi. Tüm adanmışlıklarım gibi bu da düzmeceydi.

Rüyamın tabiri gecenin en karanlık vaktinde ilham oldu:

“Karıncanın su içebilmesi için sakin, huzurlu ve devinimsiz bir suya ihtiyacı vardır.”

Ben de bunların hiçbiri yoktu işte. 

*[ izzet koçak ]


Şubat 2014