Düşündüm


[ DÜŞÜNDÜM ]*

Düşündüm, ama bana öğretildiği gibi düşünmedim. Kendim gibi düşündüm. Kendim gibi düşününce, düşünmek çok sarsıcıydı. 

Düşündüm, ama bu kez öğretildiği gibi düşündüm. Herkes gibi düşündüm. Herkes gibi düşününce, düşünmek daha konforluydu. 

Sonra bir daha düşünmedim!

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü742

Uyuşturucu Halkası


[ UYUŞTURUCU HALKASI ]*

Bu bir baskındır, kimse yerinden kıpırdamasın, uyarısıyla polisler içeri daldı. Gençlerden biri, biz bir şey yapmıyoruz, dedi. Burada uyuşturucu kullanıldığına dair şikayet aldık, dedi polis. Aynı genç, biz sadece kitap okuyoruz, dedi. Bak, dedi polis, itiraf da ediyor!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü741

İnsansı


[ İNSANSI ]*

Yeni insansı robotları inceliyorduk. "Bu Erkek, bu da Kadın modelimiz," dedi firma yetkilisi. "Bunlar birbirinin aynısı ama," dedim. "Öyle tabii ki," dedi yetkili, "Kadın ve Erkek olarak adlandırmamız dışında, tamamen İstanbul sözleşmesine en uygun prototipler bunlar!"

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü740

Parmak İzindeki Mucize


 [ PARMAK İZİNDEKİ MUCİZE ]*

Acil servis gözüne parmak sokulmuş insanlarla dolmuştu. Polis, "Parmak izimdeki mucizeyi görmek ister misiniz?" diyen, sonra da insanların gözüne parmak sokan kişiyi gözaltına almış, emniyete götürmüştü. 

Adam sakince oturmuş kendisine sorulan sorulara cevap veriyordu. Bu tuhaf olayın kulağına gittiği emniyet amiri de odaya girdi. Bir sandalye çekip oturdu. 

"İnsanların gözlerine neden parmağınızı sokuyorsunuz?" diye sordu polis memuru. Adam, "Onlara gerçeği göstermek için!" dedi. "Hangi geçeği göstermek istiyorsunuz?" diye sordu polis memuru. Adam emniyet amirine dönerek, "Sayın amirin de öğrenmek istediği gerçeği." dedi. 

Emniyet amiri dikkatin kendi üzerinde toplanmasıyla soruşturmaya dahil oldu. "Evet," dedi, "Gerçeği ben de öğrenmek istiyorum." "Öyleyse açıklayayım." dedi adam, "İnsanlar bir şeyi görmeye alıştıklarında artık onu göremezler, bu sebeple insanları göremedikleri şeyleri görmeye zorlamak gerekir. Benim yaptığım şey de bu."

Emniyet amiri, "Bunun göze parmak sokmakla ne alakası var!" dedi. Adam, "Mucizeyi görmek ister misiniz?" diyerek parmağını emniyet amirine doğru uzattı. İlk anda geri çekilen amir, sonra bir mucizeye şahitlik etti.

Adam nezarete atılırken, ekip otosu da emniyet amirini acile götürüyordu.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü739

Eksik


[ EKSİK ]*

Sabah kalktığında doğruca mutfağa gitti. Ocağa çayı koyacağı sırada oruçlu olduğunu hatırlayıp vazgeçti. Salondaki kitaplığın karşısına geçti. Kitapların sırtında işaret parmağını gezdirdi. Sonra durdu, odaya baktı. Bir şey eksikti ama neyin eksik olduğunu bulamıyordu. Üzerini değiştirip dışarı çıktı. 

Birkaç gün içerisinde herkes eksiklikten bahsetmeye başladı. Televizyonlardaki her konuyu konuşabilen adamlar eksiklik hakkında da konuşuyordu. Binlerce tweet atılıyordu. Bazıları eksikliği çok yoğun hissederken, bazıları eksiklikten bahsedenlerin saçmaladığını düşünüyordu.

Orucunu açıp çayını içmek için salona geçtiğinde cep telefonunu eline aldı. Birkaç tweet attı. Bu sırada ramazanın yirmi yedinci gecesi olduğunu okudu bir tweette. Heyecanla ayağa kalkınca tepsideki çayı devirdi. Yerinde duramıyordu. Eksikliğin ne olduğunu biliyordu artık ama bir sorun vardı. Onu hiç okumamıştı, acaba neyden bahsediyordu kitap!

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü738

İbrahim


[ İBRAHİM ]*

İbrahim'i gördüm rüyamda. Uyanıktım sanki. Ateşin içerisine atılmayı bekliyordu İbrahim. Askerler ona dokunmaya cesaret edemiyordu. Dokunanı yakıyordu çünkü. Mancınığa kendi çıktı da atabildiler ateşe. İbrahim öyle bir alevdi ki atıldığı ateş serin gelmişti kendisine!

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü737

Kibir Alameti


[ KİBİR ALAMETİ ]*

"Kibirli birisin," dedi Cemal. Ali bozuldu bu lafa. "Nereden çıkardın bunu," dedi. Cemal elindeki kitabı rafa koydu. "Sana eğer okumadığın bir kitabı sorarsam onu yeriyorsun, ama okuduğun bir kitabı sorarsam, kesin, hep övgüyle bahsediyorsun; neden, çünkü kibirden! 

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü735

Musa


[ MUSA ]*

Oltanın ucuna bir solucan taktım. Onu atabildiğim kadar ileri attım. Beklemeye başladım. Bu sırada elindeki sopayı asa gibi kullanan bir adam suyun kenarına geldi. Sopayı suya vurmaya başladı. "Bey amca," dedim, "Musa değilsen elindeki sopayı suya vurup bulandırmanın alemi yok!" Amca bana doğru döndü. Haklısın olarak anladığım bir baş işaretiyle kaldırıp asasını sertçe suya vurdu. Su ortadan ikiye ayrıldı. Bey amca suyun içerisinde açılan yoldan ilerleyip karşı tarafta geçti. Bana el sallayıp gözden kayboldu. Açılan yol tekrar suyla doldu. Ağzım açık kalmış, içine sinekler dolmuştu. Oltaya vuran balıkla kendime geldim. Bugüne kadar yakaladığım en büyük sazandı bu!

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü734
📷aaa.abbi

Sen Olayı Çok Yanlış Anlamışsın


[ SEN OLAYI ÇOK YANLIŞ ANLAMIŞSIN ]*

Küçük Şeytan'ın kahkahasıyla uyanan İblis ne olduğunu sordu. Daha olmadı ama yakında olacak, dedi Şeytan. Ne olacak, dedi İblis merakla. Müslümanlar sabahtan akşama kadar aç kalacak, dedi Şeytan sırıtarak. İblis'in ağzından tek bir kelime çıktı tıslar gibi: Salak!

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü733

Kintsugi


[ KİNTSUGİ ]*

Ahmet'le telefonda görüştükten sonra Ulucami'nin yanındaki çay bahçesinde buluştuk. Yüzü baya değişmişti. Ne oldu sana böyle, dedim. Ne olmuş ki, dedi. Japonlara dönmüşsün oğlum, dedim. Ha, dedi, kalbimin kırıklarına Japon yapıştırıcısı sürmüştüm, yan etkisi bu oldu!

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü732

İncir Çekirdeği


[ İNCİR ÇEKİRDEĞİ ]*

İlham perim geldi. Bunlar kaldı, dedi. Diğerleri nerede, diye sordum. Bir iki kişiyle daha çalışıyorum, dedi. Yani en son bana geliyorsun, dedim. Gelmeyip de ne yapacağım, dedi öfkeyle, ilhamı veriyorum, sonra incir çekirdeğini doldurmayacak öyküler yazıyorsun!

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü731

Çatlayacak Kadar Aşkî


[ ÇATLAYACAK KADAR AŞKÎ ]*

Haksızlık bu, dedi Japon balığı. Hatırlamıyor değiliz. Hafızamız başka şekilde çalışıyor bizim. Yemi gördüğümüzde hep yemeyi hatırlıyoruz, tokluğu hatırlatacak bir şey göremediğimiz için de... "Çatlayacak Kadar Aşki" Bu kitap her yem atıldığında neden burada duruyor!

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü730

Hatırlamıyor Değiliz


 [ HATIRLAMIYOR DEĞİLİZ ]*

Büyük bir haksızlık bu, dedi Japon balığı. Hatırlamıyor değiliz. Hafızamız başka şekilde çalışıyor bizim. Hatırlamak için görmeye ihtiyacımız var. Yemi gördüğümüzde hep yemeyi hatırlıyoruz, tokluğu hatırlatacak bir şey göremediğimiz için de yem bitene kadar yiyoruz!

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü729

Ne Oldu

 

 [ NE OLDU ]*

Koltuğa uzanmış kitap okuyordu. Kadın temizlik yapmak için odaya girdi. Bugüne kadar temizlik yaptın da ne oldu, dedi adam. Kadın kitabı gösterip, bugüne kadar okudun da ne oldu, dedi. Ben unuttum hepsini, dedi adam. Benim temizlediklerim de hep kirlendi, dedi kadın. 

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü728

Çerçi


[ ÇERÇİ ]*

Çerçi gelmiş, dedi annem, varsa şunları al gel. Listeyi aldım. Koşarak aşağı indim. Bahçeden çıkarken kolumdaki takip cihazı ötmeye başladı. Çerçinin kodunu girdim aceleyle. Sustu. Artık beş dakikam vardı sokakta. Alışverişi çabuk yaparsam bir dakikası bana kalırdı.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü727

Balık Hafızası


[ BALIK HAFIZASI ]*

Selim odaya girince Karamazov Kardeşler'in isimlerini sordu. Hatırlamıyorum, dedim. Karşıma geçip yüzüme dikkatli dikkatli baktı. Beynin sulanmış senin, dedi. Nereden anladın, dedim. Gözlerine bakınca, dedi ciddi ciddi, içeride yüzen Japon balıklarını görüyorum!

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü726

Görünmeyen


[ GÖRÜNMEYEN ]*

Sokaktayım. Hafiften bir rüzgar esiyor. Herkesin maskesi var artık yüzünde. Sokakta insan sadece gözlerinden ibaret. Oysa ben bakamam doğrudan kimsenin gözlerine. Gözlerine bakmayınca görünmüyor hiç kimse. Sokaktayım, yalnızım, gözlerimde güneş gözlükleri...

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü724

Konuşmak Yasak


[ KONUŞMAK YASAK ]*

Bizi loş bir odaya aldılar. Soğuktu. Her birimizi bir köşeye konulmuş taburelere oturttular. Gardiyan, “konuşmak yasak,” dedi öfkeyle. Konuşan kimse yoktu oysa. Gidip güneş gözlükleri getirdi. Gözlerimize taktı. “Konuşmak yasak,” dedim diye bağırdı, “gözlerinizle bile!”

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü723

Ruh Gibiyim


[ RUH GİBİYİM ]*

Cenazemde üzerime bir avuç ölü toprağı serptim. Toprak ağırmış. Altından kalkmak kolay değil. Neyse ki Selim geldi, çıkarttı. Üzerimdeki tozu toprağı çırptı. "Nasılsın," dedi. "Ceset gibiyim," dedim gülerek. "Sen nasılsın," dedim. "Ruh gibiyim," dedi doğal olarak!

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü722