Sessizlik Düşleri




Yağmur damlaları pencereme düşmeye başladılar. Sessizliği bu düşüşler bozdu bir söylentiye göre.

Beynimin içinde durmadan sağa sola koşuşturan düşünceler, cama düşen damlalar üzerinde toplandılar. Her düşüşü yakalamaya çalıştı düşüncelerim bir düş ikliminin içinde. Yağmur düşlerimi yıkamaya başladı, düşüncelerimle.

Toplanıp çıktık yağmurun altına. En aleni düşüncelerim bir tarafta, en gizli düşüncelerim bir tarafta. Birinden diğerine doğru tüm düşüncelerim sıralandılar. Yağmur hepsini yıkadı. Tek tek üzerlerine düşerek. Aslında tüm düşüncelerim bir düştü yağmur düşünce. Hepsi aynı başağın taneleriydi her rüzgarda sallanan; ama kopmayan.

Benim düşüncelerim bunlar, sessizlik içinde kurduğum düşlerim. Düşlediğimiz şey değil midir düşünce? Düşünce dizleri acıyan çocuğun annesini arayan gözlerinden akan yaşlar, yağmur değil midir tertemiz.

Yağmur yağıyor pencereme, düşlerim yeniden yazılıyor. Tüm düşler gibi onlar da bir sonraki düşe kadar hüküm sürüyorlar. Yeni bir düş kurulunca eskisine düşmek kalıyor düşüncelerden.

Hep sessizliğe hayran bir zihnin, cenneti sessiz bir yer olarak hayal etmesiyle başladı, sessizlik.

Şimdi tüm yağmurlar cennetten geliyor, bir düş sağanağı içinden… Kirlenmiş düşleri temizliyor sessizlik düşleri.

Ve kıyamet her şey sessizliğe gömüldüğünde kopacak.



Not: "Aykırı Edebiyat"ta yayınlanmıştır.

Zoraki Randevular Parkı

Kurmaca Günlükler - X 



Bu zoraki buluşmayı yılın hep en soğuk ayında gerçekleştirmeyi adet edinmiştik. Buluşmalarımızın çoğunda soğuktan sadece gözlerimiz görünecek vaziyette olurduk. Birkaç yıl üst üste sadece gözlerimizi görüp uzaklaşmıştık birbirimizden.

Bazı yıllar sadece o konuşur ben dinlerdim. Bazı yıllarda ise ben konuşurdum o dinlerdi. Arada hiç konuşmadan oturduğumuz yıllar da olmadı değil. Son birkaç yıldır artık sadece o konuşuyor.

Bana karşı büyük bir öfkeyle dolduğunu biliyorum. Suskunluğum onu daha da çileden çıkartıyor. Ama söylediklerinde o kadar haklı ki cevap vermek yerine susmayı tercih ediyor oluşumu tekdir değil takdir etmeli bence Çünkü beni bu dünyada en iyi tanıyan insanlardan birisi o.

Bu yılki buluşmamız yine o küçük parkta gerçekleşti. Soğuk bir ay için karar kılmıştık ama artık kışlar bile kış gibi değil. Ben vardığımda o banka oturmuş şiddetli lodosun savurduğu ne varsa onunla mücadele ediyordu. Gidip yanına oturdum.

Biz öyle sarılmalardan, nezaket cümlelerinden ayrılalı uzun yıllar oldu. Ya susarız, ya doğrudan konuya gireriz. Ve her seferinde vedalaşmadan ayrılırız.

Vedalaşmak kavuşmaya dair bir ruh halini taşır. Oysa bir sonraki sefer bir daha görüşmemek umuduyla ayrılırız birbirimizden. Sonraki her karşılaşmamızda hala yaşıyor oluşumuzun kederiyle bir süre suskun kalırız.

Sessizliğimiz uzadıkça uzadı. Bu yılda tek kelime etmeden ayrılacağımız hissine kapıldığım anda konuşmaya başladı.

“Bu buluşmalardan da artık sıkılmaya başladığını düşünüyorum. Çünkü seni senden başka bir şeyin meşgul etmesinden hoşlanmıyorsun. İnsanlarla kısa süreli irtibatlar kurup yapabileceğin ne varsa yapıp sonra irtibatını kesmek istiyorsun. Kayan bir yıldız olmayı, kutup yıldızı olmaktan daha çok önemsiyorsun. Ben de kendimi bu yıldızın kuyruğuna takılmış hissediyorum. Ve sen benden bir türlü kurtulamıyorsun.”

Sustu. Ben de sustum.

Söylediklerinde haklılık payı var mı diye sorgulamak hiç aklımın ucundan geçmedi. Zira o haklı olmadığı bir konuda konuşmazdı.

İkimizde aynı bankta oturuyor ve farklı yönlere bakıyorduk. Sonra o kalktı ve gitti. Ben öylece zoraki randevumuzun parkında kaldım.