Mevta


[ MEVTA ]*

Annem aradı. Babanı aramışsın. Mezarımı bulamadım, dedim. Amcamın mezarının hemen karşısındaydı, dedi annem. Onu bulmuştum. Ama diğerini bulamadım. Anne, dedim, hâlâ hayatta olabilir miyim? Saçmalama, dedi, tabi ki hayatta değilsin, olsan ben bilmez miyim?

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü64

Kayıp Mezar


[ KAYIP MEZAR ]*

Bugün köye gittik. Tek amacım mezarımı bulmaktı. Onun dışındaki tüm mevzular tali idi. Mezarlığın altını üstüne getirdim ama mezarımı bulamadım. Babamı aradım. Cevap vermedi. Abim, başka bir mezarlıkta olabileceğini söyledi mezarımın. Oysa oradaydı. Ama bulamadım.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü192

Başkası


[ BAŞKASI ]*

Hikâyenin sona yaklaştığını anlayınca atımdan indim. Yazar beni fark etti, ama durdurmadı. Dereye doğru yürüdüm. Eğilip sudaki yansımama baktım. Hikâyenin sonunda başındaki kişi olmayacağımı bekliyordum ama bu kadarını da değil. Gözlerim bile bir başkası olarak bakıyordu.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü191

Kuyu


[ KUYU ]*

Sınıfa girdi. İçeridekilere sessiz olmalarını işaret etti. Kapıyı kontrol etti. İzlenmediğinden emin oldu. Cebindeki zarfları çıkardı. Zarfların üzerinde isimler vardı. Her zarfın içerisinde bir kelime ve bir görev! Yusuf'un kelimesi kuyu idi, görevi cümle kurmak.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü190

Yabancı Değilim


[ YABANCI DEĞİLİM ]*

Bana durmadan yabancı madde diyorlar, çok bozuluyorum. Yabancı falan değilim Hakim Bey. Ben arkadaşın kaç yıllık çakmağıyım. Onun için kaç sigarayı ateşe verdim, onun için kan döktüm ben. Tanır beni, işimi hep doğru yaptım, yakmak gerekiyordu yaktım; ama bu kez takımı!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü189

Pul Biber


[ PUL BİBER ]*

"Ben gerçek değilim," diye bağırdı şehrin ortasında. Dizlerinin üzerine çöktü. Ellerini yüzüne kapadı. Ağlayamadı yine gözleri acıdı. Hanım pul biber çok acı elinle atma demişti yumurtanın üzerine. Unutmuştu. "Gerçek değilim," dedi yine, "sahiden!"

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü188

Evlat


[ EVLAT ]*

Ona baban nasıl, diye sormadım. O da yatıyor, diye cevap vermedi. Nerede yatıyor, diye sormadım. O da Meydanbaşı'nda yatıyor, demedi. Ona başın sağ olsun, demedim. O da dostlar sağ olsun, demedi. Birkaç damla gözyaşı döktü toprağıma ve sonra gitti.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü63

Seri Katil


[ SERİ KATİL ]*

Onu hastaneye getirdiklerinde sağlık kontrolünden geçiyordum. Öyle önemli bir şeyim yoktu. Yaralı ise bıçaklanmıştı. Adı Yakup. Ölüm kalım mücadelesinden 21 kez başarıyla çıkmış ama bu kez bıçak kalbe çok yakınmış. Onun kariyeri senin tam tersin, dedi kolumdaki jandarma tedirgin bir sesle.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü185

Hutame


[ HUTAME ]*

Bu şehri bir hikâyenin üzerine kurmuştum. Hikâyeye alır gibi insanları kabul ettim surların içine. Bir gün surların önüne kara bir kıl çadır kuruldu. Şehre gelenler önce oraya uğruyor ve sonra gerisin geri dönüp gidiyordu. Merakıma yenildim ve kara çadıra gittim. Çadırın loş karanlığında hikâye anlatıcısını gördüm. Yüzünde kendi yüzüm. Bağdaş kurmuş oturuyordu. Şehrin hikâyesini anlatıyordu gelenlere. Biliyordum bu hikâyeyi, şehri üzerine inşa ettiğim hikâyeydi ama sonu bana yabancıydı. Hikâye anlatıcısının şehri terk edip kıl bir çadıra yerleştiğini ve şehirdekilerin hikâyenin içerisinde hapsolup kaldığını söylüyordum. Hikâye anlatıcısının yerinde ben oturuyordum. Hutame adlı uzak durulması gereken bir şehrin hikâyesini anlatıyordum dinleyenlere.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü186

Düş


[ DÜŞ ]*

Mikro öykü diye paylaştığım şeylerin mikro öykü olup olmadıklarını bile bilmiyorum. Yaşadığım şeyin hayat olup olmadığını bilmediğim gibi, geçen gün arkadaşa dedim, sen gerçek olmayabilirsin, ben seni hayal ediyor alabilirim. Güldü. Yok, dedi, asıl olmayan sensin!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü184

Katıksız Düşünce


[ KATIKSIZ DÜŞÜNCE ]*

Büyük düşün diyorlar, düşüyorum; aklım almıyor! Onlar nasıl düşünüyor da akılları alıyor, diye merak ediyorum. Bakıyorum, düşünüyormuş gibi yapıyorlar ama düşünmüyorlar; düşünülmüşleri tekrar ediyorlar. Çoğunlukla hiçbir şey katmadan düşünüyorlar, çok tuhaf, çok...

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü62

Yeni Eskimo


[ YENİ ESKİMO ]*

Kuzey Sibirya'ya yaptığım yolculukta genç bir eskimo ile tanışmıştım. Beni iki gece igloosunda konuk etmişti. Kendisiyle bir mangalın başında sohbet edip kuru geyik eti yemiştik. Ona eskimo olmak nasıl bir şey, diye sorduğumda gülümsemiş ve benim için yeni, demişti.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü183

Ümmi


[ ÜMMİ ]*

Kütüphane boştu. Kitaplar yalnız ve üşüyorlardı. Kütüphaneci yıllardır kimsenin kapıyı neden hiç çalmadığını düşünüp üzülüyordu. Kitapların boynu bükük hallerine bakıyor ama kendi elinden de bir şey gelmiyordu. Bu kadar yalnız olmazdınız, diyordu, okuma bilseydim.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü61

İntikam


[ İNTİKAM ]*

Başımda bir ağrı var, cümlesini kurduktan sonra masadan kalktı. Kitaplıktaki majezik kutusuna uzandı. Büyük bir hayal kırıklığıyla kutunun boş olduğunu gördü. Masaya tekrar döndü. Öç alırcasına, kutudaki son arvelesi içtikten sonra işime devam ettim, cümlesini kurdu.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü182

Sözde Soru


[ SÖZDE SORU ]*

-Nasılsın Hamdi abi?
-Bu asıl mı yoksa sözde soru cümlesi mi Sabri?
-Anlamadım abi?
-Nasılsın, diye sordun ya! Gerçekten bir cevap bekliyor musun, yoksa öylesine mi sordun, diyorum.
-Gerçekten bir cevap bekliyordum, sanırım, Hamdi Abi.
-İyiyim o zaman Sabri, iyiyim.

*[ izzet koçak ] 

#mikroöykü181 

Ahiret


[ AHİRET ]*

Hastaneye vardığımda Azrail de odaya gelmişti. Yolculuk için her şey hazırdı. Vedalaşmak için kısa bir zamanımız vardı. Kelimelere ihtiyacım olmadı son sözlerimi söylerken, o ise benim dilsizliğimi dile döktü: "Ön sözün yazımı bitti, artık yaşamaya gidiyorum."

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü180

Hayatta Olmaz


[ HAYATTA OLMAZ ]*

Bu, dedi ağabeyim mezarlığın kapısında buluştuğumuzda, herkesin arabasına binmek için öldüğü Önder. Memnun oldum, dedim, ben de arabanıza binmek için ölürüm. Ben seni hayattayken de gezdiririm, dedi gülerek. Yüzüne dik dik baktım, hayatta olmaz, dedim ciddiyetle.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü179

Züleyha


[ ZÜLEYHA ]*

Zaman makinesi yine beni beklediğim yere indirmedi. Timsahın dişlerinden son anda görkemli bir kayıktan uzanan el sayesinde kurtuldum. Beni saltanat kayığına çeken elin sahibi Mısır Maliye Bakanı Kenanlı Yusuf'tu. Beni hem şaşkınlık hem de memnuniyet içerisinde konuk etti. Sohbet güzeldi ama benim aklım hep aynı soruya gidip geliyordu. Sonra lafın arasında sorumu sıkıştırdım. Yüzüme öyle bir baktı ki kendimi Nil'e atmamak için zor tutum. Gözlerinden alev fışkırdı, kelimeleri ağırdı. Züleyha, dedi, Potifar'ın eşiydi ve hep öyle kaldı.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü178

İsmim


[ İSMİM ]*

Dedem ikinci kez adının konulmasını, siz buna da çok söversiniz, diye reddetti. Aradan geçen yedi yılın sonunda ben dünyaya geldim. Babam ve annem dedeme sormadan beni isimlendirdiler. Dedem köyden bir ay sonra gelip bizimkileri bir güzel kalaylayıp kendi ismini verdi.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü176

Ayrıntı


[ AYRINTI ]*

Raporu uzatıp hemen odadan çıkmak istedim ama o kadar hızlı davranamadım. Müdür Bey raporu bir süre inceledikten sonra, hiçbir ayrıntıya yer vermemişsiniz, konunun üzerinden kuş bakışı geçmişsiniz, dedi. Şey, dedim yutkunup, şeytana gizlenecek yer bırakmadım Müdür Bey!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü175

Ünlü Yazar


[ ÜNLÜ YAZAR ]*

On yedi yaşında şizofren olduğunu anladı. Çevresindeki herkesten bunu gizlemenin bir yolunu buldu. Elli beş yaşına kadar kimse onun şizofren olduğunu bilmedi. Otobiyografisinde şizofren olduğunu açıkladı. Yazarak şizofrenisini herkesten yıllarca saklamıştı ünlü yazar. 

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü59

Zaman Yolcusu


[ ZAMAN YOLCUSU ]*

Zamanda yolculuk öyle hoş bir şey değil, çocuklarımın zaman yolcusu olmasını kesinlikle istemem. Özellikle geleceğe gidiş dönüşler psikolojik açıdan çok ağır travmalara sebep olabiliyor. Zira sevdiklerinizin doğum tarihleriyle gidip ölüm tarihleriyle geri dönüyorsunuz.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü58

Siyah Işık


[ SİYAH IŞIK ]*

Yağmurun altında yürüyüp inşaata vardım. Son katta bizim çocuklar toplanmış olumlu düşüncenin önemi üzerine tartışıyorlardı. Tema benim karamsarlığımdı. Katıksız bir karamsar olarak onları hayattan soğutuyordum. Çünkü karanlık bir kez içinize girerse etrafınıza saçacağınız ışık siyah olur.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü174

Gerçek


[ GERÇEK ]*

Gerçeği aramaya yalanla başladım. Kahveye gidip arkadaşlarla okey oynayacağım, diye çıktım evden ve doğruca kütüphaneye gittim. Tam gerçeği bulacağımı düşündüğüm sırada mesai sona erdi ve kütüphane kapandı. Hanıma bir daha yalan söylemedim. Gelsin artık gerçek beni bulsun.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü173

İyilik Mesajı


[ İYİLİK MESAJI ]*

Hutbenin sonuna doğru dalmışım, imamın cami yaz bilmem kaça gönder, dediği yerde sudan çıktım. Cemaat mesaj göndermeye başladı. Şaka değilmiş. Namaz sonrası kapıdaki dilencinin masa açtığını gördüm. Masada bir pos cihazı ile Dilenci Ali yaz 4572'ye gönder notu.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü172

Alışmak


[ ALIŞMAK ]*

Ben üzgün bir insanın, bu yüzden hayatta beni üzecek pek bir şey olmaz. Ara sıra sevindiğim oluyor, bu beni çok utandırıyor, hemen toparlanıyorum. Nadiren de olsa çok üzülüyorum, geçen perşembe de çok üzüldüm ama bir haftada ona da alıştım sanki, alışmak utanç verici.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü57

Mezar Kazıcısı


[ MEZAR KAZICISI ]*


İlçenin en sevilmeyen adamıyım ben, mezar kazıcısıyım. Her gün bir sonraki gün için birkaç mezar kazarım.

Her şey kazdığım mezarlardan hangisine kendimin yatacağı ile başladı. Mezarı kazıp bitirdikten sonra karşısına geçip bana ait olup olmadığına bakıyordum, bana ait değilse kime aitti?

İşimi bitirip kahveye gidince sohbetin koyuluğunda yarın defnedilecek kişilerin özelliklerini söylemeye başladım. Yüzde vermeye gerek yok, mezarına bakıp oraya yatacak kişiyi ismi hariç her şeyi ile tarif edebiliyordum.

İnsanlar bir süre sonra benden kaçmaya başladılar. Şehri terk edenler bile oldu. Benim tarif ettiğim kişinin öldüğünü düşüyorlardı, oysa ben ölecek kişiyi tarif ediyordum, bunu bir türlü kabul etmek istemediler. Canları sağ olsun!

Bugün mü? Tek bir mezar kazdım. Yarın ilçenin en sevilmeyen adamı defnedilecek ona.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü82