Karganın İntikamı



[ KARGANIN İNTİKAMI ]*

Orman ahalisi arasında bir haber hızla yayılmaya başladı. Fısıltılar bir fırtınaya sebep olmuş, tüm ormanı kaplamıştı. En son kral aslanın kulağına gitti haber, yaşlanan aslanın kulakları eskisi kadar iyi duymuyordu. Maymun bir iki kez tekrar ettikten sonra avazı çıktığı kadar bağırdı: “Karga geri dönmüş!”

Karganın geri döndüğünü sağır sultan aslan bile duymuştu. Bu habere en çok şaşıran ise karganın ormanı terk etmesine sebep olan tilki oldu. Yıllar önce yaptığı hile ile kargayı ormanın alay konusu haline getirmiş. Gururu incinen karga da ormanı terk etmişti.

Tilki kargayı görmek, eski defteri yeninden açarak yaratılışının gereğini yerine getirmek için deliğinden fırladığı gibi ormanın içinde kargayı aramaya koyuldu. Karga ormana gelmişti gelmesine ama kendisine bir yuva edinmediği için bulunması da öyle kolay değildi.

Tilki birkaç gün boyunca kargayı aradı. Karşılaştığı hayvanlara kargayı sordu. Aldığı tariflerle aramaya devam etti. Kime sorsa karga biraz önce buradan dereye doğru uçuyordu.  Biraz önce yaşlı çınarın oradaydı. Biraz önce yangın yerindeydi, cevaplarını alıyordu. Hep bir adımla kaçırıyordu kargayı tilki.

Öğle güneşinin ikindiye döndüğü bir vakitte tilki artık aramaktan sıkıldığını fark etti. Karga bir şekilde kendisinden kaçıyordu. Karganın kendisiyle karşılaşmayı tekrar yaşamak istememesini gayet iyi anlayan tilki bir kahkaha kopardı. Artık günlerce kargayı aradığını ama onun alıklığına korkaklığı da eklediğini ballandıra ballandıra anlatacağı bir hikâyesi olmuştu.

Ormanda eski anılar karganın dönüşüyle canlanmış, herkes tilkinin kargaya yaptığını tekrar tekrar anlatıp yeniden tüm ormanın gündemi haline getirmişti.  Tilki halinden oldukça memnundu. Hayvanlar ona karşı daha dikkatli davranmaları gerektiğini biliyorlardı. Bu da onun itibarını ve ününü daha da artırıyordu. Kurnazlığının ödülünü karganın gelişiyle daha da artırmıştı.

Karga ortalıkta görünmesine rağmen hiçbir hayvanla konuşmuyordu. Onu bir yerden bir yere giderken gören hayvanların dışında daha onunla konuşanı olmamıştı.

Tilki yuvasına dönerken aklına ilk olayın yaşandığı yere bir kez daha bakmak geldi. Kargayı ağacın dalına tünemiş bir şekilde görünce çok şaşırdı. Daha da şaşırtanı karganın ağzındaki kocaman peynir dilimiydi. Sabahtan beri kargayı aramaktan yorgun düşmüş olan tilkinin midesi bir anda kazınmaya başlamış, peynirin güzelliğiyle ağzının suyu akmaya başlamıştı.

Bu kez peyniri o kadar kolay kapamayacağını düşünen tilki ne yapacağını düşünmeye başlamıştı. Açlıktan mı yoksa yorgunluktan mı bilemedi aklına bir fikir gelmiyordu. Yine eski yöntemi denemeye karar verdi.

Karga kardeş ormanımıza hoş geldin, dedi. Tüylerini övdü, gagasını övdü, pençelerine destanlar söyledi, aralarında büyük bir yanlış anlama olduğundan dem vurup günlerdir kendisinden özür dilemek için ormanı karış karış dolaşıp kendisini aradığını söyledi kargaya tilki. Karga, tilkinin sözlerine hiçbir karşılık vermeden dinledi. Tilki, sevgili kardeşim, dedi, yokluğunda ormanımızda senin o güzel sesinin eksikliğini bilemezsin nasıl hissettik, duyduk ki gittiğin yerlerin havası sesini daha da bir güzelleştirmiş, bize o güzel sesinle bir şarkı söylesen olmaz mı?

Tilki bu kez karganın bu oyunu yutmayacağını, aynı hileye iki kez düşecek kadar aptal olmayacağını aklından geçirirken karga bir iki kez gakladı ve peynir tanesi tilkinin ayaklarının ucuna döştü. Tilki büyük bir şaşkınlıkla bir daldaki öten kargaya bir önündeki peynire baktı. İnanmakta bir süre güçlük çektiyse de önündeki peyniri bir lokmada yuttu.

Karga tilkinin peyniri yutmasıyla ötmeyi kesmişti. Tilki yalanmasını daha bitirmeden midesine büyük bir sancı girdiğini hissetti, dehşet verici bir acıyla kıvranmaya başladı. Birkaç dakika içerisinde ağzından köpükler saçarak olduğu yerde acı içerisinde inleye inleye öldü.

Yaşananlara şahit olan bir grup hayvan şaşkınlık içerisinde kalmışlardı. Karga zehirli peynirle gözünü kırpmadan tilkiyi öldürmüştü. Karganın intikamı hayvanların hepsini dehşete düşürmüştü. Dahası karga süzülüp yerde yatan tilkinin yanına kondu ve bir şarkı daha söylemeye başladı: gak gak gak!

*[ izzet koçak ]
#kısaöykü

Kendine Ait Bir Ada


[ KENDİNE AİT BİR ADA ]*

Bin üç yüz seksen altı yıldır bu güzel ve şirin adada yaşıyorum. Zaten hep hayalimdi. Kendime ait küçük bir adada yaşamak.

Böyle güzel şeyler tabi ki hayatta iken insanın başına gelmiyor. Ölmesi gerekiyor. Ben de öldüm. Öyle şaşırmış gibi durmayın, siz şimdi bir ölüyle konuşuyorsunuz.

Bu, benim hayata döndüğüm anlamına gelmiyor. bunun tek açıklaması, siz de artık yaşamıyorsunuz, demektir.

Ölmekten hiçbir zaman korkmadım. Dünyaya karşı hislerim de öyle bağlılık derecesinde hiçbir zaman olmadı. Çünkü her gün birileri dünya gemisini terk ediyordu. Bu kadar bağlanacak ne olabilir di ki... Bugün değilse yarın terk edecektim ben de bir şekilde. Beni tedirgin eden tek şey, ölme biçimimdi.

Nasıl öleceğim, sorusu tüm sorulardan daha baskın bir hal alıyordu. Kendi ölümümü kendim seçmiş olsaydım, nasıl bir ölüm tercih ederdim. Bunu tabi ki düşündüm. Zira intihar etmeyi düşünmek gibidir bu.

Her intihar bir bakıma kendi ölüm biçimini seçmekle alakalıdır.

İlaç içmek, kendini asmak, suda boğulmak, bir kamyonun altına atlamak, yüksek bir binadan atlayarak yere çakılmak, kendini öldürecek birini tutmak vb. birçok yöntemi düşündüm. Ve hiçbirisi insanın kendi belirlemediği doğal ölümü kadar yaratıcı gelmedi. Zira Yaratıcı'dan rol çalmanın alemi yoktu.

Ben de sabırla bekledim ve bir gece yatağımda "huzur" içinde uyurken öldüm. Sabah huzur evindeki görevliler cesedimle karşılaştılar. Doktor raporuyla ölümüm kesinleşti.

Mezarıma konulduğum vakit aklımdaki tek soru: Kıyamete kadar burada nasıl bekleyeceğim, oldu. Kabir azabı çekecek miydim? Dünyadakiler yetmedi kabirde de devam edelim, diyebilirlerdi. Demediler.

Birkaç dakika sonra güzel bir boru sesiyle yerimden kaldırdılar. Mahşerde toplanmaya götürdüler. Tabi zaman burada dünyadan çok farklı işliyordu. Benin birkaç dakika dediğim süre dünyada sanırım on üç asır kadar sürmüş. Orası beni çok ilgilendirmiyor. Aslında burada benden başka beni ilgilendiren bir şey yok.

Mahşerde toplanma ve hesap görme işi gerçekten çok hızlı şekilde halledildi. Mahşere çıktığımda kalabalığa bakınca bu işlerin ne kadar sürede bitebileceğini düşünmemeye karar vermiştim. Çok çok uzun sürecek gibiydi ama öyle olmadı. Sorgu sual falan yapılmadı. Dünyadaki düşündüğümüz manada diyorum. Zaten mahşere çıkıldığı anda herkes hesabının ne olduğunu biliyordu.

İyi ve güzel işler yapanlar ile kötü ve çirkin işler yapanlar kendilerini biliyordu; Allah da her şeyi!

Beni daha sonra bu adaya getirdiler. Adayı gördüğümde hayran kalmıştım. Üç dönümlük bir arazisi vardı. İçerisindeki tek bina benim yaşayacağım, ahşap bina idi. Sade bir yapıydı. İhtiyaç duyabileceğim her şey düşünülmüştü.

Çok hoş bir kitaplığım vardı. İçerisinde harika kitaplar bulunuyor. Günümün çoğunu onları okuyarak geçiriyorum. Canım istediğinde bazı kitaplarda geçen olayların içerisine doğrudan bir karakter olarak katılabiliyorum.

Mesela, kahramanlarımız kafede oturuyorlar. Ben onlara kahve servisi yapıyorum. Ya da kahramanlarım çok önemli bir sorunla boğuşuyorlar ve çözüm için bir bilgeye danışmaya geliyorlar. Danışmaya geldikleri kişi ben oluyorum.

Çoğunlukla olaya dahil olmamaya çalışıyorum. Kitap okumak çok zevkli, cennette bile.

Sabahları erkenden uyanıyorum. Her gün çok dinç ve uykumu tam almış olarak kalkıyorum. Kahvaltıdan önce adada yürüyüşe çıkıyorum. Adanın etrafındaki yürüyüş yolunda bir tur atmam bir saatimi alıyor.

Kahvaltımı dünyadakine yakın lezzetlerle yapıyorum. İstediğim kadar yiyebiliyorum. Hiçbir şey yemesem de hiç açlık hissetmiyorum. Denedim. Yaklaşık yüz yıl kadar hiçbir şey yemedim. Hiç aklıma aç olduğum gelmedi.

Ben dünyada da tekdüze bir insandım. Burada da öyle olmak istedim. Kahvaltıdan sonra bir kitap alıp okuyorum. Kitabı bitirince sahile iniyor ve yüzüyorum. Dünyadayken yüzmeyi hiç sevmezdim. Burada dünyadaki o tedirginliği hiç hissetmiyorum. Saatlerce yüzebiliyorum.

Balık tutmaya gidiyorum. Her zaman çok leziz bir balık tutuyorum. Öğle yemeğim genelde bu güzel balıklar oluyor.

Adadaki küçük bahçemde her şeyi yetiştirebiliyorum. Küçük bir ekmek ağacım bile var. Bir ara buğday ekip, değirmeninde un öğütmüş. Fırında mis gibi ekmekler de pişirmiştim. Şimdi aynı ekmekleri ağaçtan topluyorum. Her sabah birkaç tane taze ekmek alıyorum ağaçtan. Burada ekmek yemenin hiçbir zararı yok. Burada hiçbir şeyin, hiçbir şeye zararı yok.

Akşam üzeri arkadaşlarla buluşup futbol oynuyoruz. Evet, adada yalnız yaşıyorum ama istediğim zaman arkadaşlarla buluşabiliyorum. Bunu istemek yeterli oluyor. Maçlarımız oldukça heyecanlı ve çekişmeli geçiyor. Herkes oynadığı oyundan zevk alıyor. Kimsenin sonuçtan dolayı canı sıkılmıyor, çünkü burada öyle bir duygu yok.

Can sıkıntısını ve kaygıyı almış olsaydık, dünya da cennete çok benzerdi.

Maçtan sonra oturup arkadaşlarla bir şeyler yiyip içiyoruz. Sohbet ediyoruz. Sonra herkes kendi yoluna gidiyor. Ben adama dönüyorum.

Yine kitap okuyorum. Kitap okurken çok hoş bir müzik geliyor kulağıma.

Gece yıldızları sayıyor ve uykuya dalıyorum.

Dünyada tatmadığım ve hiç kimsenin tadamayacağı şeyi burada hissediyorum:

"Mutluyum."

24.05.2016

*[ izzet koçak ]

Kalp Temizliği



[ KALP TEMİZLİĞİ ]*

"Geçen gün Nasa'dan iki uzman geldi. Beni çok aramışlar. Telefonun yine sessizde olduğu için ulaşamamışlar. Boşta mekik olmayınca atlamışlar uçağa gelmişler. 

Yok, bu kez telefonumla alakası olan bir durum değilmiş. Doğrudan beni görmeye gelmişler. Zira ben yürüyen bir mucizeymişim. Bunu zaten biliyordum, mütevazılığa verip, estağfurullah deyip geçiştirdim. Asıl mevzuya yavaş yavaş geldiler. Uzay istasyonundaki astronotlar, kozmonotlar ve taikonatlar büyük bir keşif gerçekleştirmişler. Keşfedilen şey küçükmüş ama keşfedildiği yer bakımından büyük önem arz ediyormuş. Falan Falan Falan.... 

Bu arkadaşlar bir kara delik keşfetmişler. Ama keşfettikleri kara delik Dünya'daymış. Dünya'da ise Türkiye'de. Türkiye'de ise Konya'da. Konya'da ise Ereğli'deymiş. Bu kara delik aynı zamanda hareketliymiş. Çok fazla hareket etmese de belli birkaç nokta arasında gidip geliyormuş. Biraz daha uzatsalar Hollywood filmine dönecek mevzu, sıkıldığımı belli ederek. Eee! dedim. Kara Delik Ereğli'de neredeymiş? 

Birbirlerine baktılar ve benim içimde olduğunu söylediler. Şaşırmamı beklediler ama tabi ki ben buna hiç şaşırmadım. Zira on iki yaşındayken şeyh de aynısını söylemişti. Kalbimin çok kara olduğunu tabi ki. Yıllar geçtikçe demek ki daha da koyulaşmış. 

Uzmanını bulmuşken sorayım dedim, şimdi bu kara delikler kir tutar mı? Yine birbirlerine baktılar ve kara delikler hiçbir şey tutmaz dediler. Mevzuyu anlamadılar ama münasip bir şekilde kendilerini annemin mekiğiyle evlerine gönderdim."

*[ izzet koçak ]

Karıncanın Su İçtiği

Kurmaca Günlükler - II


[ KARINCANIN SU İÇTİĞİ ]*

Düşümde susuzluktan ölmekte olan bir karıncaydım.

Uyandım ve komodinin üzerinde duran sürahiye uzandım. Sürahi boştu. Bardağın dibindeki birkaç damlayı ağzıma döktüm. Yataktan kalkacak gücü kendimde bulamıyordum.

Kalktım. Mutfağa gittim. Dolaptan bir su bardağı alıp musluğa uzandım ve çeşmeyi açtım. Su akmıyordu. Şaşkındım, musluğu birkaç kez açıp kapadım, su hala gelmemekte direniyordu. Bende okkalı bir küfür savurdum.

Bardağı tezgâhın üzerine bırakıp yemek masasına çöktüm. Masanın üzerinde yatmadan önce yazmaya çalıştığım öykünün taslakları duruyordu. Öfkeyle tüm yazdıklarım yırtıp yok ettim.

Kâğıt parçaları masanın üzerinde dağılıp kaldılar. Oysa bu metin tam on beş günlük bir emeğin mahsulüydü. Bir mübarek öfke sayesinde kurtuldum ondan.

Öfkeyi aşağılayan tüm filozoflara ahmaklar gözüyle bakıyorum. Adam gibi öfkelenemedikleri için öfkeye olan tüm garezleri. Bir kez haklı bir öfkeleri olsaydı bilirlerdi ki öfke yaratılmış en kutsal duygudur.

Masanın başında susuzluktan kıvranırken yaşadıklarım ile rüyam arasındaki gizi çözmeye adadım kendimi. Tüm adanmışlıklarım gibi bu da düzmeceydi.

Rüyamın tabiri gecenin en karanlık vaktinde ilham oldu:

“Karıncanın su içebilmesi için sakin, huzurlu ve devinimsiz bir suya ihtiyacı vardır.”

Ben de bunların hiçbiri yoktu işte. 

*[ izzet koçak ]


Şubat 2014

Sizin Hikayeniz Bitti



[ SİZİN HİKAYENİZ BİTTİ ]*

"Yaşlı adam deniz yıldızını eline aldı. Bir süre inceledikten sonra onu aldığı yere bıraktı. Sonra bir başkasını alıp incelemeye başladı. Aradığını bulmuş olmalı ki yüzü güldü. Deniz yıldızını tüm gücüyle denize doğru savurdu. Sonra sahil boyunca kıyıya vurmuş olan deniz yıldızlarına baktı. Kusura bakmayın, dedi, onun daha çekeceği var, sizin hikayeniz burada bitti."

*[ izzet koçak ]
#mikroöykü418

Rüya Toplayıcısı


[ RÜYA TOPLAYICISI ]*

Rüya toplayıcısı, hiç görülmemiş bir rüyayı gördüğünü söyleyen kör dilenciyi bulmak için geldiği bu tuhaf şehirde geçirdiği üç günün sonunda hâlâ onu bulamamıştı.

Sorup soruşturmuş. Bir sürü kör, birçok dilenci getirmişler ancak aradığı hem kör hem dilenci olanını bir türlü bulup getirememişlerdi.

Son gününde kendisini başka bir rüyanın peşine düşürecek kervanı beklerken kervansarayın uzak ucundaki çınar ağacına sırtını yaslamış olan dilenciyi gördü. Yanına yaklaştığında adamın uyuduğunu anladı. Önündeki metal kabın içerisine kesesinden çıkardığı bir bozukluğu attığında paranın çıkardığı sesle dilenci, karanlıktan başka şey görmeyen gözlerini açtı. Rüya toplayıcısı ise bir anda ortadan kayboldu. Kör dilenci, rüyasında bir rüya toplayıcısı olarak kendisini aradığı rüyasından da böylece uyanmış oldu.

*[ izzet koçak ]
#mikroöykü417 

Muhayyel Dergi'de yayımlandı.

Hayata Olumlu Bakmayı Ne Zaman Unuttum Ben!


[ HAYATA OLUMLU BAKMAYI NE ZAMAN UNUTTUM BEN! ]*

Allah’ın bildiğini kuldan saklayacak değilim. Kulu da adam yerine koyup bunları anlatmıyorum. Yazarak hesaplaşıyorum kendimle. Tövbe kapıları bana da herkese açık olduğu kadar açık, ama benim yüzüm yok! Çünkü ellerimi göğe açıp tövbe edemeyecek kadar karardı kalbim. Hangi iğrenç yüzümle çıkıp dua edeceğim.

Artık hiçbir şey bana anlamlı gelmiyor. Yağmur, öylesine yağıyor. Güneş öylesine açıyor. Öylesine uyuyup uyanıyorum. Kinim ve sevincim bile öylesine… Öylesine bir boşlukta durup, hayatımın tam ortasına karanlık düşler ekiyorum. Kendimi zehirliyorum, ama başkalarının hayal kırıklığı olarak duruyorum aynanın karşısında. Benimle ilgili kurulacak tüm düşler bir düşüşün habercisi, bana dair tüm düşler yalanın bataklığına sürükler sessizce düş sahibini.

Ve daha kötüsü benim hayallerimin içinde olmanızdır. Ben ne zaman birine dair hayaller kursam, düşüme aldığım güzelliği karartıveririm. Zavallı, tüm masumiyetiyle suçu kendisinde arar, ama yıldızsız gecelere kulak kesilmiş yüreğim simsiyah bir kader çizgisine kan pompalar durmadan.

Ben üçüncü sınıf bir aktörüm kendi sahnemde. Kendim sandığım tüm rolleri oynuyorum. Ve sadece karanlık bir köşede, sahnenin ışıkları söndüğünde kendim oluyorum. Kendi karanlığımla yüzleşiyorum. Aydınlık yalanlar, karanlık gerçekler oluyor. Ben, hayatın tüm olumlu bakışlarına güneş gözlüğü takmakta ne kadar da mahirim.

Benden uzak durmanız… Benim düşlerimde yer bulmamanız sizin için ne kadar iyi bir bilseniz.

*[ izzet koçak ]

Hayat Kısa


[ HAYAT KISA ]*

Doktor üzgün bir şekilde karşısındaki hastasına üç ay ömrünün kaldığını söyledi. Hasta bunu oldukça vakur bir şekilde karşıladı ve odadan çıktı. Hastane bahçesinde bir köşeye çekildi. Elinde üç yıldır içmediği sigarası. Bir nefes çekti. O eski tadı kalmamıştı sigaranın da. Karşısındaki ağaçtan birkaç kuş sağa sola uçuştu. Birkaç yaprak yere düştü. Adam içini çekti. "Hayat kısa, kuşlar uçuyor!" dedi. Yürüyüp gitti.

*[ izzet koçak ]
#mikroöykü21

Kendine Mahsus Bir Hüznün Bekçisi


[ KENDİNE MAHSUS BİR HÜZNÜN BEKÇİSİ ]*

Bugün hava oldukça güzeldi pencerenin ardından bakarken, her şeyden uzak olduğumda hayat çekilebilirmiş gibi geldi yine! Yine aptalca bir düşünceydi, dünyada bu kadar acı ve keder varken hala dünyanın yaşanılabilir bir yer olacağına dair umut taşıyor olabilmek.

Umut, umutsuzluğumun içinde duruyor.

Bakma yüzüme öyle, eskiden beridir içimde taşıdığım tarifsiz hüznü artık rol yaparak da yüzümden atamıyorum. Konuşmalar anlamsız geliyor, eylemler yavan ve yakışıksız.

Söz kuvvetini kaybetti, sükût derin bir kuyuya döktüğüm gözyaşlarından ibaret. Konuşmak istemiyorum, hiçbir şey hakkında hiçbir şey.

Pencereyi açtım ve içeriye soğuk hava girdi. Beni kendime getirmek istediğini söyledi soğuk, kendine gel suskunluğunu hüznüne yükleyen, bu yaşadığın hayatı senden başka anlayan yok artık. Bu hüznü senden başka anlamlı bulan kimse kalmadı yeryüzünün üzerinde.

Başkalarının hüznünü taşıyan kaç kişi kaldı.

Hep yalnızdın gün geçtikçe daha da yalnızlaşıyorsun, o kadar hüzün biriktirdin ki artık yenilerini taşımaya gücün kalmadı. Oysa sen, hüzün toplayamazsan ölürsün ve topladığın her yeni hüzünle yeniden öleceksin!

Pencereyi kapatmaktan başka çarem kalmadı. Kendime mahsus bir hüznü bekliyorum yılladır. Onunla yaşıyor, onunla ölüyorum.

*[ izzet koçak ]
28.02.2015

2016 Yılında Okuduğum En Güzel 7 Kitap


Bir Deliler Evinin Yalan Yanlış Kısa Tarihi - Ayfer Tunç

Serçe Parmağı - Gökhan Özcan

Deli Gömleği - Güray Süngü

Hiçbir Zaman Yeterince Delirmeyeceğiz - Osman Cihangir

Sineklerin Tanrısı - William Golding

Keyfekader Kahvesi - Aykut Ertuğrul

Zemberek Kuşu Güncesi - Haruki Murakami




Sinema / Dizi 2017



izSinema2017


55- Blade Runner 2049




54- Bright 




*Childhood's End 




53- Thelma




*Punisher ( 1. Sezon) 




*Godless (1. Sezon)




*The Walking Dead (8. Sezon)




52- 99. Hücre Bölüğünde Kavga




51- Maymunlar Cehennemi: Savaş




*Star Trek Discovery (1. Sezon)




50- Karayip Korsanları




49- Wonder Woman




48- Rememory 




*Game Of Thrones (7. Sezon)




47- The Dark Tower / Kara Kule




46- The Mummy - Mumya




*The Mist (1. Sezon)




*Pereacher (1. Sezon)





45- Kral Arthur - Kılıç Efsanesi




*Narcos (2. Sezon)




*Narcos (1. Sezon)




*Better Call Saul (3. Sezon)




*Better Call Saul (2. Sezon)




*Better Call Saul (1. Sezon)




*Carnivale (2.Sezon)




*Carnivale (1.Sezon)




*American Gods  (1. Sezon)




44- Rüzgarlı Vadi




43- The İntern / Stajyer




*Dark Matter (Sezon 2)




*Dark Matter (Sezon 1)



42 - Free Fire / Serbest Atış




41- Life / Hayat 




*Marco Polo (2. Sezon)




*Sense8  (2. sezon)




*Sense8  (1. sezon)




40 - Split




39 - Seven Samurai / Yedi Samuray




*11.22.63 (Sezon 1)




38 - Horns / Boynuzlar




37- Mud / Kaçak




36- Logan 




*Mr. Robot (2.Sezon)




*True Detective (2. Sezon)




35- Doctor Strange 




34- Three Colors: White / Üç Renk Beyaz




33- Three Colors: Blue / Üç Renk Mavi




32- Çin Seddi




31- Star Wars - Rogue One 




30- Resident Evil




29- Pan




28- Elektra




27- Suicide Squad / Gerçek Kötüler




26- İl Postino / Postacı




25- Underworld / Karanlıklar Ülkesi




24- Gran Torino 




23- Allied / Müttefik




22- Relatos Salvajes / Asabiyim Ben




21- iBOY




20- Skhizein / Şizofren




19- Ark




18- Manchester Of The Sea 




*Sherlock  (2. Sezon)




17- Passengers / Uzay Yolcuları




16- Noctural Animals / Gece Hayvanları




15- Detachment / Kopma




*True Detective (1.Sezon)



14- İn A Valley Of Violence




13- The Girl With All The Gift




*Black Sails  (4. Sezon)




12- 12 Monkeys




*Taboo (1. Sezon)




11- X-Men Apocalypse




10- ARQ




9- Mr. Nobody




8- Arrival / Geliş 




7- Kaptan Fantastik




6- Experimenter




5- Handmaiden




4- The Accountant / Hesaplaşma




3- Zootropolis




2- The Broken Shore




1- Trendeki Kız