Mutluluğun Kokusu


[ MUTLULUĞUN KOKUSU ]*

Dalından koparıyormuş gibi birkaç domates attım poşete. 
Diğer poşete biraz köy biberi koydum. 
Menemene soğan konulur mu konulmaz mı tartışması umurumda değildi ama soğan alırken aklıma geldi birden. 
Ben ‘gizli soğan sevenler derneği’ üyesi olduğum için soğan, benim hayatımda her şeye maydanoz olmayı başarıyor. 

Cennet de böyle bir yer olmalı, dedim marketin manav bölümünde çalışan abiye.
Yüzüme tuhaf tuhaf bakmaya başladı. 
Hani, dedim, elini uzattığın her şeye ulaşabiliyorsun ya o bakımdan.
Güldü. 
Yaka kartında ismi yazıyordu: Nuri.

Nuri abi aldıklarımı tartı, barkotlu etiketleri poşetlerin üzerine yapıştırıp alışveriş arabasına yerleştirdi. 
Arabayla raflar arasında slalomlar yaparak şarküteri reyonuna ulaştım. 
Coşkun Sabah söylemişti.
Yok, şarkıyı değil yumurta fiyatlarının böyle fırlayacağını ama söylemediği şey her şeyin fiyatının havaya uçacağıydı. 
Umarım kısa zamanda ekonomik yer çekimi bulunur, yoksa beşiğinde sallanan bu canavar büyüme rakamlarını da yiyip bitirecek! 
Altı yumurta da arabanın içerisine yerleştikten sonra cep telefonuma gelen watsap mesajıyla irkildim. 
Cep telefonu bende böyle bir rahatsızlığa sebep oluyor. 
Ondan gelen her şey beni önce tedirgin ediyor, sonra olumlu ya da olumsuz fark etmeksizin bir gerilime sokuyor.
Doktora gitmedim, kataloga yeni bir hastalık daha eklemenin âlemi yok.

Mesaj eşimden geliyordu. 
Eski eşimden, nafakayı yatırdığım için teşekkür ediyordu. 
Kalp emojisine tıklayıp, gönder butonuna bastım.
Ayrıldığımıza herkes çok şaşırmıştı. 
Aslında biz de şaşırmıştık, lakin ayrılığımız her şeyin daha kötü bir anıya dönüşmesini engellemeden doğru bir zamanda gelmişti. 
İkimiz de geriye dönüp baktığımızda mutlu bir evlilik görüyoruz. 

Arada eleştiriler geliyor çevreden, sürdürmek için yeterince mücadele etmediğimiz için.
Oysa eşim de ben de mücadeleci kişiler hiçbir zaman olmadık. 
Hislerimizin kuvvetine inandık ve o hislerle kaba kuvvete başvurmaya gerek duymadık.

Kasiyer toplam rakamı söylediğinde bir aldıklarıma baktım bir de kasanın üzerindeki dijital ekranda yazan rakama.
Bu rakamlara alışmak kolay olmayacak ama alışırız önünde sonunda.
Kredi kartını uzatıp şifreyi girdim. 
Eşimin doğum günü, eski eşimin!

Marketten aldıklarımı dolaba yerleştirdim. 
Sabahtan kalan çayın altını açtım. 
Sınav kâğıtları masanın üzerine yayılmış okumam için beni bekliyordu. 
İçimden bir keşke daha geçti, özel bir okulda çalışıyor olsaydım, hepsine yüzü basar geçerdim diye.
Cam kupaya çayı doldurdum. 
Şekersiz çay içmek hastalık belirtisi olduğu için artık çaya şeker atmıyorum.
Hastalık mı yarıştıracağız şimdi, adını anmaya mahal yok illetin.
Masaya oturdum.
Yazılı kâğıtlarını önüme çektim.
Çaydan bir yudum aldım.
Faber-castell kırmızı tükenmez kalemin kapağını çıkardım.

Uyanık öğrencim kompozisyona benim sınıfta sıklıkla kullandığım bir cümleyle başlamış:
“Bir sabah uyandım ve kendimi bir karıncaya dönüşmüş olarak buldum. O günden beri durmadan çalışıyorum.”
Kompozisyonun sonunu pek bağlayamamış ama noktalama ve yazımda pek sorun yoktu. 
Baktım, elimde yeterince tam puan var, verdim ve diğer kâğıda geçtim.

Üç saat sonra masanın üzerini karıncalar bastı. 
Yazılı kâğıtlarındaki her bir harf bir karıncaya dönüşmüş gibiydi.
Masadan aşağı dökülüyorlardı. 
Bir grup karınca kırmızı faber-castelli sırtlanmış gidiyordu.
Yazılı kâğıtlarına verdiğim notları kemiriyordu bir kısmı da.
Ellerim, ellerimin yerinde uzun siyah bacaklar vardı. 
Karıncalar üzerime tırmanıyordu.
Yine dev bir karıncaya dönüşmüş bir haldeydim. 

Sandalyede geriye doğru yaslandım. 
Sırtım tutulmuştu, gözlerim ağrımıştı, aklım bulanmıştı. 
Acıkmıştım.
Karnımdan gelen sesler, bekâr bir adam için menemen vaktinin geldiğini ilan ediyordu. 

Soğanları doğradım ve tavanın içerisine attım.
Kulak memesi kıvamında pembeleşinceye kadar tavanın içerisinde çevirdim.
Mutluluğun mutfağı dolduran bu soğan kokusu olduğuna eminim ama kanıtlayamam!


*[ izzet koçak ]

Ahmet KOÇAK'a

Atama Bekliyor


[ ATAMA BEKLİYOR ]*

Kadın, kasiyerden iki paket sigara istedi. Kasiyer, abla her gün iki paket, abi iyi yetişiyor, dedi. Kadın, ev kira değil işte, yetiyor, dedi. Kasiyer, ev kira değilse yeter, dedi. Kadın, kız da okulu bitirdi, atama bekliyor, dedi. Kasiyer acı acı gülümsedi.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü524