Tutsak


 [ TUTSAK ]*

Kafese kapatılmıştık. Ellerimize zincir, ayaklarımıza prangalar vurulmuştu. Yaptığımız şey öylece oturup beklemekti. Bir gün bir anahtar hayal edip onunla tüm kilitlerimi açtım. Diğerleri bunu yapamadı. Anlamıyorsunuz, dedim, ellerimiz değil tutsak olan, zihinlerimiz!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü848

Hayati Yalanlar


[ HAYATİ YALANLAR ]*


Kurt Vonnegut'tan bir kart daha aldım. Postacı kartı bezgin bir şekilde elime tutuşturup uzaklaştı. "Yepyeni, harika yalanlar uydurmazsanız insanlar yaşamak istemeyecek." yazmıştı karta. Telefon çaldı. Yeni bir intihar vakası vardı. Onu yaşaması için ikna etmeliydim!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü847

Kuş Beyinli


[ KUŞ BEYİNLİ ]*

Sırtım pencereye dönük çalışıyordum. Biri pencereyi tıklatınca korkuyla sıçradım. Ne de olsa altıncı kattayız. Döndüğümde valizi elinde bir kuşla karşılaştım. Güneye gidiyormuş. "Beynin benimki kadar büyük olmasaydı," diyor veda ederken alayla, "buraya takılıp kalmazdın!"

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü846

🎨 Rukiye Canbolat

Bulanlar Vazgeçenlerdir


[ BULANLAR VAZGEÇENLERDİR ]*

Bulanlar ancak arayanlardır, deyip bizi yola çıkardılar. Ne aradığımızı bilmiyorduk ama bulunca anlayacağımızı söylediler. Yolculuğun ikinci gününde aramayı bırakıp Selim'le geri döndük. Bizi kapıda karşılayanlar bu kadar erken dönüşümüze hayret ettiler. Buldunuz mu, dediler şaşkınlıkla. Bulduk, dedik kendimizden emin. Neyi buldunuz, diye sordu biri. Bu kadar aramanın yeterli olduğunu, dedik. Böyle bilgelik mi olur, dedi bir başkası. Ne yapalım, dedik, biz de bulduğumuzla yetineceğiz!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü845

Ellerimde Bir Demet Karanfil


[ ELLERİMDE BİR DEMET KARANFİL ]*

Elimde bir demet karanfille beni görünce hemen sordu. Üstat nereye gidiyorsun? Sesindeki alay yüzüne yayılmıştı. Sevdiğimin yanına, dedim çiçekleri göstererek. Nerede oturuyor, diye sordu. Sana ne dememi bekliyordu ama yapmadım. Oturmuyor aslında yatıyor, dedim. Geçmiş olsun, hasta falan mı, dedi merakla. Yok, hasta değil atlattı, dedim. O şimdi ölü, diye sözü açılmış gediğe yerleştirdim. Ne diyeceğini bilemez bir halde kıvranmaya başladı. Başın sağ olsun, dedi. Sen sağ ol, dedim ihtihzayla, sevdiklerimiz zaten birer birer bizi terk ediyor! 

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü844

Umut Var mı

[ UMUT VAR MI ]*

Bizim bakkalın adı Umut. Umut Bakkaliyesi. İçeri her girdiğimde, umut var mı, diye sorarım. Bakkal Kadir güler, taze bitti, der bazen; bazen de Umut arkadaki odadan çıkar. Buradayım hocam, der. İçim neden bilmiyorum umutla dolar. İki ekmek, bir miktar umut alıp çıkarım. Umut eve varmadan tükenir, ekmek hep bayatlar.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü843

İroni Bağımlısı

[ İRONİ BAĞIMLISI ]*

Bu divanın sadece filmlerde olduğunu sanıyordum. Doktor karşımdaki tekli koltuğa oturup ayak ayak üstüne attı. Cildi oldukça kaliteli görünen bir defter açtı. Kendinizi kasmayın, rahatça uzanın, dedi. Ayağımda ayakkabılar varken uzanamıyorum, dedim. Çıkarabilirsiniz, dedi ama ortalığa yayılma ihtimali olan kokuyu düşünüp vazgeçtim. Divana bir güzel uzandım. İroni bağımlısı olduğunuzu ne zaman fark ettiniz, diye sordu doktor. Ben fark etmedim. Çevremdeki insanlar fark etti, dedim. Nasıl, dedi doktor, sizin ironi bağımlısı olduğunuzu mu söylediler? Yok, dedim, öyle demediler. Ben bir şey söylediğimde, gerçek mi söylüyorsun, şaka mı yapıyorsun, anlamıyoruz, dediler. Ben de bir dedektif tutup konuyu araştırmasını istedim. Araştırmayı yapan dedektif dedi ironi bağımlısı olduğumu. Doktor, gözlerini elindeki defterden kaldırıp, "Gerçek mi söylüyorsunuz, şaka mı yapıyorsunuz!" dedi şaşkınlıkla.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü842

Leke


[ LEKE ]*

Koltuğa uzanmış kitap okuyordum. Birden gözüm karşımdaki tekli koltuğun köşesindeki yokluğa denk geldi. Tedirgin oldum. Kitabı bırakıp hanımın yanına gittim. Kolundan tuttuğum gibi salona getirip koltuğun kenarındaki yokluğu gösterdim. Hanım anlamamazlıktan geldi. "Burada bir leke vardı," dedim, "şimdi yok!" Hanım oldukça sakin. "Evet," dedi, "bu sabah sildim." Gözlerim hafiften doldu ama hanım bir leke için gözyaşı döktüğümü anlamasın diye kendimi toparladım. Oysa onun varlığına ne kadar da alışmıştım. Varlığına alıştığım şeyin şimdi yokluğuna alışmak zorundaydım. Bu benim için hiç kolay bir şey değildi. Hanım odadan çıkınca, aklıma bir fikir geldi. Elime kalemi alıp lekenin hatırasına her zaman bulunduğu yeri karaladım. Eskisine benzemiyordu ama en azından anısını yaşatmaya devam edecektim. Böylece huzur içinde kitap okumaya geri dönebildim.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü841

İpini Koparan Kukla


[ İPİNİ KOPARAN KUKLA ]*

Başkalarına yardım etmek istiyorsan bir an önce kendini iplerden kurtulmalısın, dediklerinde bu söz ona çok anlamlı gelmişti. Eline makası alıp ipleri kesince tüm dermanı da kesildi sanki, öylece yığılıp kaldı. Hiç hareket edemez hale geldi. Kendisine ne yaptığını anladı ama artık çok geçti. Bazılarını hayatta tutan tek şey iplerdi. İpini koparan bir kuklanın kendisine faydası yoktu ki bir başkasına olsun!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü840

Tuhaf Bir Yüz

[ TUHAF BİR YÜZ ]*

Bugün kaldırımda yürürken yanımdan bir adam geçti. Uzun bir süre adamın yüzündeki tuhaflığı düşündüm. Garip bir durumdu. Adamın yüzünün neden tuhaf geldiğini kendime açıklayamıyordum. Sonra yanımdan bir başkası daha geçti. O zaman diğer adamdaki tuhaflığın ne olduğunu açıklayan jeton paraşütle iniş yaptı başıma. "Buldum," diye bağırdım yolun ortasında. "Adamın yüzünde maske yok!" 

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü880

Hikayedeki Hayal Kırıklığı


[ HİKAYEDEKİ HAYAL KIRIKLIĞI ]*

İç sesim beni sorguya çekiyor uyandığımdan beri. Hayır, kadro yetersiz de değil ama aynı iç ses, bir iyi polis oluyor, bir kötü polis... Ses tonu biraz değişiyor da anlıyorum art niyetini. İç sesime sesleniyorum, beni duyuyorsan; bu hikayedeki hayal kırıklığı benim, bunu kabul et artık. Başka sorumlu arama!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü838

Ağabey


[ AĞABEY ]*

Kendisinden önce ölen ağabeyinin nüfus kağıdıyla okula başladığını anlatıyordu amcam. Çoğunlukla, dedi amcam, küçük kardeş değil de öldüğü söylenen ağabey olduğumu düşünüyorum!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü837

İdam ve İşkence Aletleri Sergisi


[ İDAM VE İŞKENCE ALETLERİ SERGİSİ ]*

Sanat galerisi o gün sıra dışı bir sergi için kapılarını açtı. Sanatseverler günlerdir yapılan reklam kampanyasının da etkisiyle sergilenen eserlere büyük ilgi göstermişlerdi. Her eserin önünde küçük gruplar toplanmış. Eserler hakkında sanatçılarıyla konuşuyorlardı. En çok ilgiyi ise cansız bir mankenin sallandığı darağacı çekmişti. Sanatçı ortalarda gözükmüyordu. Galeri yöneticisi de bir türlü sanatçıya ulaşmayı başaramamıştı. Onun yerine tebrikleri almak için darağacının yanına gittiğinde küçük dilini yutacaktı. Sabahtan beri darağacında sallanan manken, sanatçının tâ kendisiydi. Boynuna astığı yaftaya da, "Bu bir intihardır!" notunu düşmüştü.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü836