Kurban Bayramı Mesajı


[ BAYRAM MESAJI ]*

Kıymetli okur, kurban bayramınız mübarek olsun. 
Bu bayram sevdiklerinize kavuşmanıza, sevmediklerinizden uzaklaşmanıza 
vesile olsun!

*[ izzet koçak ]

#derkenar

Yaşam Koçu


[ YAŞAM KOÇU ]*

Onun sesini kafamın içerisinde duymaya başladığım günden itibaren hayatım bir düzene girdi. Benim için günü planlıyor. Yapacağım işleri düzenliyordu. Çevremle iyi ilişkiler kurmuştum sayesinde ama Kurban bayramında birden sustu. Bir daha yaşam koçumdan haber alamadım.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü449

Kavurma


[ KAVURMA ]*

Bugün ne okusam diye bakınırken, kendi kitaplığımdan hanımın kitaplığına kaydı gözüm, kurban bayramında okunabilecek en muhteşem kitap duruyordu orada, alıp büyük bir iştahla okumaya başladım. Bir iki tarifi hanıma gösterdim. Çok zor onlar, dedi hanım, sen yine kavurma yap!

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü792

Abartma Tozu


[ ABARTMA TOZU ]*

"Abartmayın arkadaşlar," dedim onları dinlerken. "Abartıyor muyuz hiç farkında değilim," dedi Selim. Kafka çayına dört şeker attıktan sonra, "Abartıyorum," dedi, "çünkü anlaşılmaya ihtiyacım var!" "Kafka," dedim, "bu kadar abarttığın için anlaşılmıyor olabilir misin?"

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü791

Boş Ümitler


[ BOŞ ÜMİTLER ]*

Yağmur yağıyordu. Doktor bir ağacın altına sığınmış sigarasını içiyordu. Seni pek bir ümitsiz gördüm doktor bey, diyerek yanına yanaştım. İnsanlara ümit vermekten kendime bir şey kalmadı, dedi doktor. Sigaramı yere atıp, onlar da zaten boştu be doktor, dedim, üzülme!

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü790

Kulp


[ KULP ]*

“Sana bir açıklama yapmam gerekmiyor. Ne yapsam beğendiremiyorum. Her yaptığıma bir kulp takıyorsun zaten.” dedi adam. “Son zamanlarda dikkatinizden kaçmış muhakkak, dedi diğeri, “tüm kulplar elimde kaldı. En azından önceden kulp takılacak bir şeyler yapıyordun, şimdi onu da yapmıyorsun.”

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü807

Kafa Konforu


[ KAFA KONFORU ]*

Ben kafası karışık bir insanım. Kafamı toplamak için gün içinde çok zaman harcarım. Geçenlerde bunun için artık zaman harcamadığımı fark ettim. Hayır, düzelen bir şey yoktu, kafamın içi yine karmakarışıktı ama, sanırım, ben bu duruma çoktan alışmıştım!

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü789

Ölümden Sonra


[ ÖLÜMDEN SONRA ]*

Telefon çaldı. Selim'di, açtım. Bana uğrayacakmış. Selim, dedim, artık eskisi gibi olamayız, mesafeyi koruyalım. Müsait değilim desen olurdu, dedi. Güldük. Sonra senin ölümden korktuğunu bilmezdim, dedi. Ölümden korkmuyorum ki Selim, dedim, bilmediğimden korkuyorum.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü788

Tartışma Alanı


[ TARTIŞMA ALANI ]*

Uzun süre birbirlerinin fikirlerini tartıştılar. Kavga ettiler, küstüler. Sonra tekrar tartıştılar. Baktılar olmuyor, sessizlik anlaşmasına vardılar. Ortalık sakinleşti. Bu sakinliği hayra yoranlar tez zamanda yanıldı. Artık tartışma konusu fikirler dışında her şeydi.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü433

Yetersiz Bellek


[ YETERSİZ BELLEK ]*

Birkaç yıl önce mezun ettiği öğrencisiyle karşılaştı büyük çınarın altında. Genç, hocam beni tanıdınız mı, veciz sorusuyla giriş yaptı. Tanımıştı ama adını çıkaramıyordu. Tanıdım, dedi. Adım neydi hocam, sorusuyla yıllarca girdiği sınavların öcünü alıyordu sanki. Birinci ve üçüncü harfini hatırlıyorum isminin ama şıkları almadan cevap vermem doğru olmaz, dedi hoca hafızasındaki büyük boşluğa içinden küfürler ederek. 

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü432

Su İçsem Yarıyor


[ SU İÇSEM YARIYOR ]*

Selim'i görünce gözlerime inanamadım. "Abi," dedim, "ne kadar kilo almışsın öyle." Hiç istifini bozmadan masadaki sürahiden bir bardak su doldurup içti. "Su içsek yarıyor işte." dedi. "Bırak abi, ne suyu," dedim. Güldü. "Tabii," dedi, "yarayınca suyla kalmadım."

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü786

Çiçek


[ ÇİÇEK ]*

Hastane odasındaki günler birbirini tekrar edip gidiyordu. İlk baştaki gibi artık fazla ziyaretçim olmuyordu. Odanın tek kişilik olması dışında bir numarası yoktu. Küçük ve basık bir odaydı. Hemşire ilaç saatlerinde geliyor, ilaçları veriyor ve hızla odadan uzaklaşıyordu. Bir sabah kapı çalındı ve içeri uzun zamandır görmediğim bir arkadaşım girdi. Hastalığımı öğrenmiş ve ziyaretime gelmişti. Gelirken çiçekçiye uğramış ve çok güzel bir de çiçek almış. Çiçeğe bakınca mutlu olduğumu hissettim ama onun bu odaya mahkûm edilmesi büyük bir haksızlık olacaktı. Arkadaşıma bunu söyleyemedim tabii ki. Arkadaşım gittikten sonra ilk defa ağladım. Kendim için değil tabii ki çiçek için. Ben hastaydım ve hastanede bulunmam çok normaldi, onun değil. Birkaç gün anca dayandı, önce soldu sonra da kuruyup gitti. Ben hastanenin morguna gidene kadar pencerenin kenarında öylece kaldı!

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü783

Kibrit


[ KİBRİT ]*

Sohbetin bir yerinde gözüm sehpanın üzerindeki kibrite ilişti. Selim’e göz atıp kibriti gösterdim. Yüzü asıldı. Çaylarımız bittikten sonra kalktık. Ev sahibi bizi bahçe kapısına kadar yolcu etti. Bu sırada evden bir feryat yükseldi. “Yangın var, yetişin!”  diye. Ev sahibimiz koşarak geri döndü. Ben de Selim’e döndüm. “Ne yapayım,” dedi, “kibriti öyküye sen soktun!”

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü781

Bilimkurgu


[ BİLİMKURGU ]*

Öykü yazdım, dedim. Türü ne, dedi hanım. Bilimkurgu, dedim. O zaman okunur, dedi. Kısa bir öyküydü zaten hemen okudu. Bunun neresi bilimkurgu, dedi. Mutfak robotu var ya, dedim, öyküde!

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü782