Sadece Mutsuz


[ SADECE MUTSUZ ]*

Yemleri kuşlara atmayı bitirince yanındaki banka oturdum. Ne istiyorsun, diye sordum. Geçmişe dönmem gerekiyor, dedi. Neden, der gibi yüzüne baktım çünkü onu geçmişten bugüne getirmek yıllar sürmüştü. Çok mutsuzum, dedi ve ekledi, oysa eskiden sadece mutsuzdum.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü56

Sonsuzluk


[ SONSUZLUK ]*

Bana bir teknoloji şirketinde gece bekçiliği yaptığını söyledi. Şirket zamanı tükenen insanları bir kapsüle yerleştirip sonsuz zaman yüklüyormuş. Olmaz öyle şey, dedim. Bal gibi olur, deyip beni arabasına attığı gibi şirkete götürdü. Vardığımız yer şehir mezarlığıydı.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü169

Hayat Bağı


[ HAYAT BAĞI ]*

Hayata çok bağlı olduğunuzu biliyorum. Sadece el ve ayaklarınızdan değil boynunuzdan da bağlısınız. Ben de sizden biriydim, ömrüm boyunca ona bağlı kaldım. Bağlarımın gevşediğini hissettiğimde hemen sıktım. Ama hayata bağlılığım yaşamama yetmedi, öldüm herkes gibi.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü168

Hamal


[ HAMAL ]*

Yanıma geldi. Nefes nefse kalmıştı. Abi ben, dedi derin bir nefes aldı. Sonra başladı kim olduğunu anlatmaya, dinledim, dinledim... Soluğu kesilse araya girsem diye bekledim. Tarzı buymuş, sonradan öğrendim. Yakup'a dönüp, küfemi getir, dedim bunu da ben taşıyacağım.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü167

Karanlık Gelecek


[ KARANLIK GELECEK ]*

Selim dayının yıllardır anlattığı bir karanlık gelecek tasavvuru var. Bütün kasabanın bildiği bu gelecek yıllar geçmesini rağmen hiç gelmedi. Ya da biz hep öyle düşündük. Selim dayı bir gün bana, bizi öyle aydınlattılar ki, dedi, ışık yüzünden karanlığı bile göremedik.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü54

Kitabın Yeri


[ KİTABIN YERİ ]*

Süpermarkette bir türlü kitap reyonunu bulamıyordum. Rafları düzeltmekte olan bir görevliye sordum. Yüzüme tuhaf bir bilmemezlikle baktı. Sonra kitabın ne olduğunu hatırladı, onunla birlikte yerini de. Hemen şurayı dönüp düz gidin, ileride çocuk bezlerinin yanında, dedi.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü53

Adalet İstiyorum


[ ADALET İSTİYORUM ]*

Bir grup parkın önünde toplanmış slogan atıyordu. Grup çeşitli vesilelerle burada toplanıyor ama attıkları slogan hiç değişmiyordu: İdam istiyoruz! Bir gün hazırlıklı gittim. Kendi pankartımı açtım, adalet istiyorum, diye karşılarında, o olursa diğeri de olurdu sanki.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü165

Hiç


[ HİÇ ]*

Yazmayı neden bıraktığınızı hiç anlayamadım. Oysa çok iyi bir yazar olabilirdiniz, dedi karşıma geçip. Ona cevap vermek yerine arkasındaki hiç yazılı hat levhayı gösterdim. Bana döndüğünde gözleri anlamsız bir hiçlikle doluydu. Oysa o levhayı ben yazmıştım, söylemedim.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü50

Kamufle


[ KAMUFLE ]*

Çayından bir yudum aldı. Hayatım kitap okuyarak ve hayal kurarak geçti, dedi. Sonra gülümsedi, kitap okumayı yalnızlığımı kamufle etmek için kullandım. Hayal kurmak ise bu dünyaya ait değil gibi, onu cennetten ayrılırken yanıma almış olmalıyım, tam hatırlamıyorum.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü49

Beyaz Kağıt


[ BEYAZ KAĞIT ]*

İsmimi taşıdığı için her yıl çok sayıda davet alıyorum ama bu yıl da İzlanda'ya gitmeyeceğim Ali. Malum soğuk memleket, ben de pek sıcak bir insan sayılmam, bilirsin. Ne zaman ki adımı beyaz kâğıdına yazdığımda titremezse o zaman gideceğim, son kararım bu şimdilik.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü164

Kelime Toplayıcısı


[ KELİME TOPLAYICISI ]*

İnsanlar çok dikkatsiz, dedi yerdeki yağmur kelimesini alırken, konuşurken kelimeleri yere düşürüyor ve geri almıyorlar. Ben de bu kelimeleri topluyorum. Sokakta kelime kalmasın istiyorum. Ama çok kelime var sokakta kalan hepsine yetişemiyorum ne yazık ki.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü163

Evlilik


[ EVLİLİK ]*

Görevliden aldıkları belgeye ikisi de hayretle bakıyordu. Genç kız gözyaşlarını tutamadı. Erkek adam, kıymık oldu gözyaşları ruhuna saplandı. 10 üzerinden 6 puanla "gönülsüz" mührü vurulmuştu belgeye. Gönül İşleri Bakanlığı evlenmelerini uygun bulmamıştı tarafların.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü48

Metamorfoz


[ METAMORFOZ ]*

Başarılar Ahmet, diyen Salih'le kucaklaşıp kurulun yanına girdi. Şirketteki boşalan müdürlük için çağrılmıştık. Çıktığında artık içeri giren kişi olmadığı her halinden belliydi Ahmet’in. Nasıl geçti, diye soran Salih'e dönüp, Ahmet Bey, dedi sadece.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü47

Mânâ


[ MÂNÂ ]*

Kafamın içerisindeki büyük çölde sayısız demir yolu ağı var. Japonya metrosu gibi her taraf, sayısız akış var. Gelenler ve gidenler. Ancak çok azı bu büyük çöle yerleşmeyi seçiyor. Gelip geçenlerden geriye kalıp, bu uçsuz bucaksız çöle çadır kuranlara mânâ deniyor.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü46

Soy


[ SOY ]*

İki taraf da birbirini Kabil'in soyundan gelmekle itham ediyor, kimse de bunu kabul etmiyordu. Masaya üçüncü çaylar geldiğinde, söz sırası bana geldi. Ben, Kabil'in soyundan geliyorum, dedim, çünkü Kabil, Habil'i öldürdü ve Habil o zaman daha bekârdı.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü43

Muhayyel Dergi'de yayımlandı.

Müze


[ MÜZE ]*

Ona bu fikri verdiğimde benimle bir daha konuşmadı. Kendisiyle alay ettiğimi sandı. Evet, belki biraz etmiştim. Sonra yerel gazetede şehrin ilk tematik müzesinin açıldığını okudum. Naci'ye kendisini üzerine inşa ettiği acılarından müze açmasını söylemiştim. Yaptı.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü162

Evlat


[ EVLAT ]*

e-devlet'te yayınlanan soyağacına bakınca büyük bir şok yaşadılar. Yıllarca evlatları olarak bildikleri kişinin, aslında kendilerini bir hayır kurumundan üvey anne ve baba olarak aldığını öğrendiler. Açıklama yapan evlat, onları gerçek anne ve babam gibi sevdim, dedi.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü161

Soyağacı


[ SOYAĞACI ]*

Köksüzlük kötü bir şey arkadaş, hele benim gibi saksı bitkisiyseniz durum daha da vahim. Soyağacının dallarına saksı koyup saksıların yanına birer hikâye ekledim birbirini destekleyen. Bir süre sonra baktım, inanıyorlar, ben de inandım. Köklendim.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü160

Çözüm


[ ÇÖZÜM ]*

Televizyon izliyorum. Uzman bir beyefendi, size sorun yaratan durumları tek tek hatta parçalara bölerek çözmeniz gerekir, dedi. Adam haklıydı. Ali, Naci ve Can'la olan sorunu bu yolla çözdüm. Ama bir hafta sonra gözümü hastanede açtım. Sorunlar bir araya gelmişti.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü44

Katil ve Maktul


[ KATİL VE MAKTÜL ]*

Mısır tarlalarının arasındaki stabilize yolu kullanarak fabrikaya ulaştık. Hemen cinayetin işlendiği ofise çıktık. Maktul koltuğunda oturuyordu. Katil de hemen karşısına çektiği bir sandalyede. Katilin elinde hiçbir silah yoktu. Silah maktulün bir fikriydi.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü159

Pazartesi Sendromu


[ PAZARTESİ SENDROMU ]*

Bütün çalışmalarımız zamanı yavaşlatmak içindi. Büyük bir başarı elde ettik, zamanı yavaşlatmak bir yana onu durdurduk. Ancak bir hata sonucu zamanı pazartesi gününde durdurmuştuk ve hafta sonuna ulaşmanın imkânı kalmamıştı.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü43

Haritanın Tamamı


[ HARİTANIN TAMAMI ]*

Çevremde yaşanan onca problemin nedenini görmek için durmam ve biraz geri çekilmem gerekti. Problemleri ve bağlantılarını görmeye başladım. Biraz daha geriye çekildiğimde haritanın tamamını görebiliyordum artık ama haritada eksik olan bir şey vardı. Her şey ona bağlanıyordu. O eksik parça haritanın dışına çıkmış olan bendim.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü42

Oda


[ ODA ]*

Kafamın içindeki araştırmalara son vermeye karar verdiler. Yaptıkları tüm çalışmalara rağmen aradıkları gizli odayı bulamadılar. Raporlarına burada gizli bir oda yok, olsaydı mutlaka bulurduk, diye yazmışlar. Oysa odayı bulamamalarının sebebi onun içinde olmalarıydı.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü41

Son İstasyon


[ SON İSTASYON ]*

-Abi ne kadar kaldı?
-Bir saate gelir.
-Bir saat önce de öyle demiştim.
-Bu işler böyle koçum.
-Geç olsun da güç olmasın.
-Otur bekle ne güç olacak.
-Beklemek zor şey be abi.
-Çok bekledin mi ki?
-Bir saattir bekliyorum abi bekleyene bir saat bile çok!

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü40

Kukla


[ KUKLA ]*

Önceleri ben de Selim'in ajan olabileceğini düşündüm. Bir süre sonra ben ne söylüyorsan onu söylemeye ve savunmaya başladı. O zaman böyle yönlendirilebilen birinin ajan olamayacağına karar verdim. Ne, Selim'in mi beni yönlendirdiğini düşünüyorsunuz. Bu ipler sadece...

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü39

Kafes


[ KAFES ]*

Ölümsüz olmak harika bir şey olmalıydı. Ona baktığımızda içimizdeki kıskançlık artıyordu. Bizim gibi ölümlülerin ömrü onun bir günü gibiydi. Şimdi kafesinden bize gülümsüyor. Bir insan olarak çok bilgili olduğu kesin ama uzun yaşamı onu daha akıllı hale getirmemiş.

[ izzet koçak ]*

#mikroöykü158