Canavar


[ CANAVAR ]*

Kendime ait tüm özellikleri yeni robotumun programına yükledim. Harika oldu. Bir süre sonra da kendimde eksik bulduğum özellikleri eklemeye başladım. Şaşırtıcı derecede tuhaf, hepimizin yaka silktiği bir canavara dönüştü. Kapatma düğmesine basıp halime şükrettim.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü520

Özlem


[ ÖZLEM ]*

-Evi özledin mi? diye mesaj attı.
-Çok özledim, diye cevap verdi kadın.
-Yarın gelip seni alayım o zaman, diye yazdı adam.
-Seni özlemek için biraz daha kalmalıyım, cevabı geldi uzunca bir sessizlikten sonra.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü519

Bir Eksik


[ BİR EKSİK ]*

Yağmur yağıyordu. Pencerenin önündeki koltuğa oturmuş dışarıya bakıyordu. Bir şey eksikti. Cümle yarım kalıyordu. Çiçekleri suladığı fısfısı aldı. Pencereyi açtı. Dışarıdan camları bir güzel ıslattı. Tekrar koltuğuna oturdu. Şimdi oldu, dedi. Camlara vuran yağmur...

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü518

Motivasyon


[ MOTİVASYON ]*

Yarın LGS olduğu için 8. sınıflardan çok az öğrenci okula gelmişti. Gelen öğrencileri bir sınıfa toplayıp güzel bir motivasyon konuşması yaptım. Öğrencilerin etkilendiklerini çok net görebiliyordum. Bir öğrenci elini kaldırdı, "Keşke, dedi, sınava başvursaydık."

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü517

Kapı


[ KAPI]*

Zilin çalmasıyla yerinden sıçradı. Boş bulunmuştu. Kalkıp kapıyı açtı. Tanımadığı bir adam, tanımadığı bir adamı soruyordu. Tanımıyorum, dedi. Kapıyı kapatınca tanımadığı adamı aynada gördü. Aynı anda tanımadığı adamın sorduğu kişinin de kendisi olduğunu hatırladı.


*[ izzet koçak ]
#mikroöykü-516

Olumlu Bak


[ OLUMLU BAK ]*

"Gemi batıyor," sesleri yükselince kaptan kamarasından çıkıp kayalıkları gösterdi. "Batmıyoruz," dedi, "sadece kayalıklara oturmak için su alıyoruz."

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü515

En İyi Yol


[ EN İYİ YOL ]*

“En iyi yol, kendi bildiğin yoldur.” dedi direksiyona geçerken.
“Ya o yol yanlışsa?” dedi yan koltukta oturan.
“O zaman en iyi yanlış yolu biliyordur!” diye cevap verdi direksiyondaki.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü514

Sezaryen


[ SEZARYEN ]*

Görevliye yumurtaları gösteren müşteri, "Fiyatlar neden durmadan artıyor?" diye sordu. Görevli bir dakika deyip telefonundan müdürüne ulaştı. Telefonu kapatınca müşteriye, "Tavuklar normal yumurtlamayı bırakmış, sezaryen da maliyetleri arttırmış!" dedi ciddiyetle.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü513

Yalnızlığın Tarifi


[ YALNIZLIĞIN TARİFİ ]*

Büyük bir şehrin ortasındaki ıssız adasında yaşıyordu. Yalnızlık ile arası iyiydi. Ondan hiçbir şikâyeti olmadı. Gerçek manada yalnızlığı ise bir kere hissetti, o an kavradı yalnızlığın ne olabileceğini, şöyle tarif etti kendisine, sesimi kimse duymuyor, tanrı bile!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü512

Savaşın Gerçek Galibi


[ SAVAŞIN GERÇEK GALİBİ ]*

Yıl 3013. Robotlar ve insanlar arasındaki büyük savaşın tahmin edilemeyen bir galibi çıkmıştı: Bitkiler! Bitkiler, biberler hariç, acımasız davranmış. Tüm robotları yok etmiş, az sayıdaki insanı köleleştirmiş, hayvanları kendi haline bırakmıştı. Tabii ki keçiler hariç! 

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü511

Mutlu Evler


[ MUTLU EVLER ]*

Anne oğlunu kucaklamış, hıçkırıklarını kontrol etmeye çalışıyordu. Baba gözlerini masanın üzerindeki saksıya dikmişti. Saksının üzerine bir not iliştirilmişti. "Bu çiçeği de soldurursanız, oğlunuzu bir daha hiç göremezsiniz çünkü mutlu evlerde çiçekler solmaz."

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü510

Paraya İhtiyacım Yok


[ PARAYA İHTİYACIM YOK ]*

Tarifsiz bir iyilik yapma isteğiyle çıktım evden. Baktım, mahallenin garibi Veli, tuttum lokantaya götürdüm. Güzelce karnını doyurdum. Sonra çıkardım 50 lira uzattım. Bu ne? dedi. Lazım olur, bulunsun, dedim. Ben, dedi Veli, paraya ihtiyacı olacak kadar fakir değilim.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü509

Korkuyla Yüzleşmek


[ KORKUYLA YÜZLEŞMEK ]*

En büyük korkum ıssız bir adaya düşmekti. Bu korkumla yüzleşmek için tekneyle bir yolculuğa çıktım. Tahmin ettiğiniz gibi bir fırtınaya yakalandım ve teknem battı. Gözlerimi bir sahilde açtım. Ellerimi cebime sokup, ıslık çalarak sahilde yürüdüm bir süre, korkum geçti.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü508

Mahsur


[ MAHSUR ]*

İtfaiyecinin önündeki kırmızı telefon çaldı. Çayını bırakıp telefonu açtı. Mahsur mu kaldınız? Adresiniz verebilir misiniz? Tamam. Arkadaşlarım hemen yola çıkıyor. Durumuzu biraz anlatabilir misiniz? Botta mahsur kaldınız, evin önündesiniz, ipi düğümlendi ve çıkmıyor!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü507

Pardon


[ PARDON ]*

Beyaz araba kapının önünde durdu. Genç ve yakışıklı prens arabadan indi. Arka koltuktaki çiçeği alarak kapıya doğru yöneldi. Pencereden olanı biteni takip eden kız kapıya koştu. Zil çalar çalmaz açtı. Göz göze geldiler. Genç adam: Ayşe! dedi. Kız, ben Zehra! 

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü506

Bozuk Düzen


[ BOZUK DÜZEN ]*

İnsan düzeni bozmuştu. Kangal, süs köpeğine dönmenin kederini, kurt kurşun yaralarının acısını taşıyordu. Koyunun merkez olduğu mücadele bitince ruhları da yozlaşmaya başlamıştı. Usulca uçurumun kenarına gelip kendilerini koyunca bir irfanla boşluğa bıraktılar. 

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü505

İllüzyon


[ İLLÜZYON ]*

Kadın, polise kocasının dün akşam eve büyük bir kutuyla geldiğini, kendisini içine koyduktan sonra kapağı kapattığını, bir süre sonra kapağı açtığında kaybolduğunu anladığını söyledi. Polis, kocanızın adı Henry mi? diye sordu. Kadın, hayır Hayri, dedi, neden sordunuz?

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü504

Zaman Burada Yatıyor


[ ZAMAN BURADA YATIYOR ]*

Aracımız metruk bir mezarlığın yanında arıza yaptı. Babam motorla ilgilenirken ben, kulağıma gelen fısıltıları takip ederek mezarlığa girdim. Mezar taşlarındaki isimleri okumak için yaklaştığımda sadece tarihlerle karşılaştım. Taşlar takvim yaprakları gibi sıralanmıştı. Her taşın üzerinde bir önceki günün tarihi vardı. Başımı kaldırıp dikkatle baktığımda mezarlığın bir sınırı olmadığını fark ettim. Zaman burada yatıyor, diye murdar bir cümle çıktı ağzımdan, tedirginlikle geri döndüm arabanın yanına. Güneş günü bitirmek için batıya ilerliyordu. Uzaklardan bir cenaze alayının gölgeleri ayaklarıma dokunuyordu. Biten günü tabutuna koymuş tik tak tik tak adımlarla mezarlığa doğru yaklaşıyorlardı. Motor sesiyle sislerin ve seslerin arasından sıyrılıp arabaya bindim. Babam, hangi yıla gitmek istersin? diye sordu.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü503

Yolculuk


[ YOLCULUK ]*

Uzaklardan bir cenaze alayının gölgeleri ayaklarıma dokunuyordu. Biten günü tabutuna koymuş tik tak tik tak adımlarla mezarlığa doğru yaklaşıyorlardı. Motor sesiyle sislerin ve seslerin arasından sıyrılıp arabaya bindim. Babam, hangi yıla gitmek istersin? diye sordu.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü502

Dakika Tetikçisi


[ DAKİKA TETİKÇİSİ ]*

Çarşamba günüydü. Karar açıklanacaktı. Mübaşir isimlerimizi okudu. Hakim, karar, dedi ve ekledi. Sanık bir sonraki dakikanın tetikçiliğini yapmaktan suçlu bulunmuştur. Halının altına süpürdüğü tüm geleceğimizi temizlemeye mahkûm edilmiştir. Saatlerimizi ayarlayalım.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü501

Gömü


[ GÖMÜ ]*

Hepimiz odanın bir köşesine çekildik. Ara sıra birbirimizle yerlerimizi değiştiriyoruz. Okuma koltuğuna oturan eline aldığı dergileri okuyor. Uyumuyoruz. Acıkmıyoruz. Bazen birbirimizle konuşuyor, geçmişten bahsediyoruz. Nasıl gömüldüğümüzü anlatıyoruz bu mezara!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü719

Söyleseler İnanmazdım


[ SÖYLESELER İNANMAZDIM ]*

Kendi kendime söyledim. Kimse bana suyun üstünde yürüyebileceğimi söylemedi. İnsan kendi kendine söyleyince suyun üstünde yürüyebileceğini, yürürken paçaları ıslanıyor hep. Ben de kimseye söylemedim, suyun üstünde yürüyebileceğini; çünkü bana da söyleseler inanmazdım!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü718

Hediye


[ HEDİYE ]*

Kırkıncı doğum günümde eşimden bir insanın başka bir insana verebileceği en değerli hediyeyi aldım. Hediyeyi avukatı getirdi. Sarı bir zarfın içerisine konulmuştu. Avukat bazı kağıtlar imzalatıp ayrıldı. Ben de hediyem olan yalnızlıkla birlikte içeri geçtim.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü717

Yaşamak Arzusu


[ YAŞAMAK ARZUSU ]*

İntihar etmem için her şey hazır ama ipi boynuma geçirdikten sonra ellerimi arkadan bağlayacak birine ihtiyacım var. Bunu sen yapar mısın? Saçma bir durum yok. Son anda bile olsa, can havliyle boynumdaki ipe uzanıp, yaşamak arzusu göstermek istemiyorum sadece!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü716

Mecnun


[ MECNUN ]*

Leyla çölde gezintiye çıkmıştı. Bir serap görüyorum sandı önce. Kurduyla kuşuyla Nuh'un gemisiydi bu. Ama değildi. Yaklaşınca anladı. Küreklere tutunmuş yorgun Mecnun, hayvanların arasından göründü. Leyla bir iç çekti. Bacım, dedi Mecnun, Leyla'yı arıyoruz gördün mü?

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü715

Leyla


[ LEYLA ]*

Mecnun çölde ilerlerken bir tekne gördü. Onun tekne olduğunu bilmiyordu ama deli işte anladı bir şekilde. Aslanı, ceylanı, kurduyla bindi tekneye, asıldı küreklere. Kumları savurmaya başladı. Bu sırada Leyla çıktı karşına. Mecnun, dedi Leyla, boşa kürek çekiyorsun!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü714

Kaldırımda Kalan Ayak İzleri


[ KALDIRIMDA KALAN AYAK İZLERİ ]*

Kaldırımda kalan ayak izlerimin üzerine yağmur yağıyordu. Ben geri geri yürüyordum gelmeni beklediğim durağa doğru. Gelip geçtin. Beni görmemezlikten geldin. Belki de görmedim, bilmiyorum. Kaldırımda kalan ayak izlerinin üzerine yağmur yağıyordu, asıl onları görmedin!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü713

Kule


[ KULE ]*

Kuleden içeri girince küçük bir havuzla karşılaştım. Yukarı çıkmak istiyordum ama görünürde bir merdiven yoktu. Etrafa bakınırken yukarıda birini gördüm. Oraya nasıl çıktın, diye bağırdım. Yukarıdaki, ne çıkmasından bahsediyorsun, dedi, asıl sen nasıl indin o kuyuya!?

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü712

Depresyon


[ DEPRESYON ]*

Üzerimde bir yorgunluk var. Geçen gün tamirhaneye de gittim. Parçalarımı tek tek elden geçirdiler. Yağladılar, sıktılar, tam şarj bile yaptılar ama eski halime dönemedim. Metal yorgunluğu diye tahmin ediyordum ama değilmiş, insanlardan bulaşmış bu, kolayca geçmezmiş!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü711

Stephan King


[ STEPHAN KİNG ]*

İçimde bir Stephan King uyuyor. Uyanırsa neler olabileceğini az buçuk tahmin ettiğimden Şehrazat'tan yardım istedim. Uyanmaya başladığında ona ninniler söylüyor. Böylece King, korkunç kabuslar gördüğü derin uykusuna geri dönüyor. Ben de kalemi usulca bırakıyorum.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü710

Eşimle Nasıl Mı Tanıştım


[ EŞİMLE NASIL MI TANIŞTIM ]*

Bir kitabevinde tanıştık, dedim. Ben tezgahtarlık yapıyordum. Eşim de kitap almaya gelmişti. İlk görüşte aşk gibi bir şeydi. Muhabir, almaya geldiği kitap da kararınızda etkili olmuştur muhakkak, dedi. Kesinlikle oldu, dedim, yemek kitabı almaya gelmişti eşim!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü699

Kayıp Bilinç


[ KAYIP BİLİNÇ ]*

Bilinçaltıma inmek için asansörün önünde bekliyordum. Elimde sahaftan aldığım, okuna okuna hayatından bezmiş bir macera romanı vardı. En son, hatırladığım kadarıyla asansörün kapısı açıldı, içeri girdim ve düğmeye bastım. Bilincimi de tam o sırada kaybetmiş olmalıyım!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü698

Burası Dünya


[ BURASI DÜNYA ]*

Üzerinde durduğu toprağın, yanında akan suyun, başının üstünde öten kuşun bir adı yoktu. Acı içinde kıvranıyordu. Cennetten çıkınca gidilen her yer ancak cehennem olabilirdi. Cebrail'i gördü sonra. Burası dünya, dedi Cebrail. Buradan daha kötüsü de mi var, dedi Adem!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü709

Farklı Maskeler


[ FARKLI MASKELER ]*

Yüzünde her gün farklı bir maske oluyordu. Bir gün, neden maske takıyorsun, diye sordum. Çayından bir yudum almak için maskeyi hafifçe kaldırdı. Maske, karakteri belirsizleştirir ve eylemi ön plana çıkarır, dedi. Sen neyi ön plana çıkarıyorsun, dedim. Maskeyi, dedi.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü708

Ölümden Bahsetmek


[ ÖLÜMDEN BAHSETMEK ]*

Dinleyicisini bulduğu her konuda konuşmayı çok seven dedem, konu ölüm olunca susar, hiç konuşmazdı. Bunu ölümden korktuğuna yorardık. Dede, dedim bir akşam, bize neden hiç ölümden bahsetmiyorsun? Evladım, dedi dedem, yaşamakla öğrendiklerimiz ölümü anlatmaya yeter mi?

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü706

Fısıltı


[ FISILTI ]*

Bağırarak konuşuyorlardı. Odaya girdim ve sessiz olmaları konusunda onları uyardım. Bu çok rahatsız edici, dedim. İkisi de öylece susup kaldı. Sen, dedi Celal sonra, bağırarak konuşanlardan rahatsız oluyorsun ama asıl rahatsız olman gerekenler, fısıltıyla konuşanlar!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü705

Yük


[ YÜK ]*

İnsanlar korkularıyla evlerinde oturuyordu. Sokakta çift kale maç yapıyordu, inler ve cinler. Sol açıkta oynayan cin, cin gibiydi maşallah, yakaladığı pozisyonları hiç affetmiyordu. Bir süre onları izledikten sonra korkumu sırtıma alıp iki büklüm eve doğru yürüdüm.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü702

Arayış


[ ARAYIŞ ]*

Hararetle aramaya devam ediyordu. Böyle beklemekle olmaz, dedik. Biz de aramasına yardım etmeye karar verdik. Bulduklarımızı ona gösteriyorduk. Bakıyor ve her seferinde değil diyordu. Sonra durdu. Böyle olmayacak, dedi elleri belinde, ben önce ne aradığımı bulmalıyım!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü701

Hayatta Olmayacak


[ HAYATTA OLMAYACAK ]*

Ben kendimi bir rüyanın içinde sanıyordum. Selim bunun bir rüya olmadığını söylediğinde çok şaşırdım. Bu bir rüya değilse ne, dedim şaşkınlıkla. Bilmiyorum, dedi Selim. Yaşadıklarımız hayatta olamayacak kadar güzel, dedim. Ne hayatından bahsediyorsun, dedi Selim, biz zaten ölüyüz!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü829

Mutluluk Nasıl Bir Şey


[ MUTLULUK NASIL BİR ŞEY ]*

Yolculuktan döndüğünde şehir halkı etrafında toplandı.  Mutluluğu buldun mu, diye sordu içlerinden biri. Atından indi. Evet, dedi sakince. Kalabalıkta bir hareketlenme oldu. Mutluluk nasıl bir şey, diye sordu bir diğeri. Uzun bir yolculuktan, dedi, eve dönmek gibi!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü828

Hayatın Olmadığı Yer


[ HAYATIN OLMADIĞI YER ]*

Ekip, virüsün çok az can kaybına sebep olduğu fakir semtleri inceliyordu. Sefalet içindeki bu semtlerde insanların yaşaması bir mucize olmalıydı. Sonuçlar mucizeyi açıklamaya yetmiyordu ama gördükleri, hayatın olmadığı yerde ölümün de olmadığına ekibi ikna etmişti.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü827

Reklam Devleti


[ REKLAM DEVLETİ ]*

Reklam Devleti adlı kitabınız nedeniyle hakkınızda suç duyurusu var, dedi polis. Bu çok saçma, demem üzerine. Polis, "Havalı tüfeğiniz mi var? O zaman 4,5 mm'lik, 0,6 gr ağırlığındaki Boncuk marka saçmalar ilk tercihiniz olmalı." dedi ve kelepçeleri bileğime geçirdi.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü826

Yağmur Altında


[ YAĞMUR ALTINDA ]*

Dışarı çıktım. Yağmurda bir güzel ıslandım. Daha sonra ne zaman yağmur yağsa kendimi dışarı atar oldum. Yağmur dinene kadar öylece durdum altında. Herkes delirdiğimi düşünüyordu. Ben de... Gerçek çok sonra anlaşıldı, bana da anlattılar ama yağmur yağıyordu anlamadım!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü825

Defin


[ DEFİN ]*

Arkeolojiyi dereceyle bitirdim. Bir süre iş aradım. Baktım olacak gibi değil. Askerliği aradan çıkartayım, dedim. Bu sırada savaş çıktı. Askerlik kolay geçmedi ama kazı konusunda ihtisas yapmış kadar oldum. Nasıl? Yok, ne define bulması, kazılar tamamen defin içindi!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü824

Kitapların Muhteşem Alacakaranlığı


[ KİTAPLARIN MUHTEŞEM ALACAKARANLIĞI ]*

Zihnimin aydınlatma sistemindeki arıza sebebiyle içerisi oldukça karanlık. Sadece kitap okurken hafif bir aydınlanma oluyor. O zaman işte muhteşem bir alacakaranlık kaplıyor zihnimi. Ama bu alacakaranlıkta aklıma düşenler, ardından gelen karanlıkta kaybolup gidiyor.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü823

Karaltısı Kaybolasıca


[ KARALTISI KAYBOLASICA ]*

Gölgem benden utanıyor, bulaştığım kirli işlerden uzaklaşmamı istiyordu ama ben beceremiyordum. Gölgemle karşılaşmamak için karanlık işlere bulaştım. Kötülük paçalarımdan akarken ecel çıktı karşıma, "karaltın kaybolsun!" dedi öfkeyle. Gölgeme baktım, çoktan gitmişti!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü822

Mahkum Şirin


[ MAHKUM ŞİRİN ]*

Onu demir parmaklıklar arkasında görünce büyük bir üzüntüye kapıldık. Hemen onu kurtarmak için çalışmaya başladık. İçerideki mahkum, "Ne yaptığınızı sanıyorsunuz," diye bize çıkıştı. "Seni kurtarmaya çalışıyoruz," dedik. "Manyak mısınız," dedi, "ben Mahkum Şirin'im!"

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü821

Planlı Eskitme


[ PLANLI ESKİTME ]*

Bu yeni nesil de hemen bozuluyor, dedi adam, eski makinemiz tık demeden yıllarca çalışmıştı. Usta, onlar eski topraktı beybaba, dedi, bunlar ecelleri programlarına yüklenerek üretiliyor. Bak, bunun son kullanma tarihi üç gün geçmiş, artık çalışsa da kullanamazsınız!

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü819

Şirin'in İsteği


[ ŞİRİN'İN İSTEĞİ ]*

Ferhat, dağı delip şehre su getirince büyük bir ziyafet düzenlendi. Yenildi, içildi. Dağ gibi bir bulaşık yığıldı gelinlerin kızların önüne. Bol suyla bütün bulaşıklar yıkandı. Yorgun Şirin, Ferhat'ı görünce, "su yetmez artık," dedi, "bulaşık makinesi de isterim!"

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü818

Nikah Memuru


[ NİKAH MEMURU ]*

Belediye nikah memuru alacaktı. Başvuru yaptım. Mülakata çağırdılar. Belediye başkanı evraklara baktıktan sonra gülmeye başladı. "Sen," dedi, "tam aradığımız adamsın. İşe hemen başla." Beni işe aldıran, yanlışlıkla belgelerin arasına koyduğum kasaplık sertifikamdı.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü817