İsyan: "Sülükleri Öldür." Volüm 674023874653/2



[ İSYAN SÜLÜKLERİ ÖLDÜR ]*


Öğrenci toplama kampında her şey olduğu gibi gitmemeye başlamıştı. Tersliklerden oluşan bir düzlük meydana gelmişti. Bu düzlükten yararlanan kaos, önüne koyduğu işporta tablasında herkese istediği istekleri satıyordu. Kaosun olduğu yerde iktidarın ciddi yüzünü göremezsiniz. Kaos, her yere hakim olmak için elindeki su tabancasıyla tüm ciddi tavırları ıslatarak sulandırıyordu. Kaosun bu sulu bereketi, koridorlarda kaktüslerin yeşermesine imkân vermişti. Kaktüslerin arasında kendilerini kaybetmiş öğrenciler koşturup duruyordu.

Müdürün çaldığı acil durum sireniyle birlikte toplantı için kuleye doğru yürümeye başladım. Bu toplantı, yaşanılan sorunlara büyük çözümler önerecekti muhakkak. Her toplantı küçük kafaların kendinden büyük laflar kustukları bir pagan ayinidir. Bütün saçmalık bu söylenenlerden bir şey çıkacakmış gibi birde tutanaklara geçirilmesidir. Bu tutanaklar daha sonra kaynatılıp şifa niyetine tüm öğrencilere içirilmiştir. Şifasını gösterdiğinde tüm göstergeler sıfırın altına çoktan inmişti.

Toplantının başlamasıyla bitmesi bir oldu. Çünkü yakın bir ülkede uzak bir savaş başlamıştı. Okuldaki tüm öğrencilerde sınıra gönderilip kalkan olarak kullanılacaktı. Artık korkulacak bir şey kalamamıştı. Sonunda onlar ve bizim için en iyi olana karar verilmişti. Onlar sınıra gidecekti, biz de evlerimize.

Dışarı çıktığımda okulun bahçesine yanaşmış olan askeri kamyonlara, isyancı öğrencilerin yüklendiğini gördüm. Öğrencilerin hepsi kamyonlara yüklenmeden önce bir trambolinin üzerini çıkartılıp havaya birkaç kez zıplatılıyor. Bu esnada aracın yanındaki bir aygıttan davul zurna seslerine eşlik eden: "En büyük öğrenci bizim öğrenci!" diye naralar yükseltiliyordu. Trambolinden inen öğrenciler kendileri için hazırlanmış olan dikdörtgen sandıkların içerisine yatıyor. Sandıkların ağzı kapatıldıktan sonra kamyona istifleniyordu. Sınıra gidip kullanılamaz hale gelen öğrenciler yine bu sandıklarla ailelerine geri gönderiliyordu. Tek fark bu kez sandığın üzerine öğrencinin bir resmi ile akan kanlarının bulaştığı bir bez örtülüyordu.

Sonucu baştan belli olan bir aldatmaca işte.

Yürüyerek öğrenci toplama kampının kapısından dışarı çıktım. Okutmanları götürmek için gelen minibüs beni de almak istedi ama ben keyfimi de maskelerimle birlikte kampın çıkış kapısında bıraktığım için minibüse binmek istemedim. Yürüyeceğimi söyledim. Minibüs uzaklaştıktan sonra yürümenin pek hoşuma gitmediğini anladım. Kanatlarım mesajı almış olmanın iştiyakı ile daha taksitlerini bile ödemediğim takım elbisemi parçalayarak sırtımdan çıktılar. Bende evime doğru kanat çırpmaya başladım.

Evime vardığımda artık her şey yeniden başlayacaktı, yeniden, yeniden…


*[ izzet koçak ]


#sürrealistöyküler7

1 yorum: