İsimsiz Öyküler Mezarlığı


[ İSİMSİZ ÖYKÜLER MEZARLIĞI ]*

Öykü yazmanın çok saçma bir şey olduğunu etrafımdaki kimseye anlatamıyorum.
Bu durum, anlatmak için seçtiğim yoldan da kaynaklanıyor olabilir.
Onlara öykü yazmanın saçmalığı öykü yazarak anlatıyorum.
Anlamıyorlar, hatta öykü yazmayı tuhaf bir şekilde yüceltiyorlar.
O kadar ki yeni öyküler yazmam için istekte bulunuyorlar.
Peçeteye beş kelime yazıp garsonla gönderiyorlar.
Hayır, diyemiyorum!
Bir silahım yok, ruh emicilerin beni kurtarmasını bekliyorum.
Azrail, bir ruh emici olabilir mi?

Bilgisayarı açıyorum.
Parmaklarımı klavyenin üzerine yerleştiriyorum.

Bir madenciye dönüşüyorum.
Kafamın içindeki mağaralarda yaptığım kazılardan bir roman çıkmasını umuyorum aslında.
Ama içerideki yalın karmaşa bana hiç yardımcı olmuyor. 
Bir galeriden çıkıp diğerine giriyorum.
Öyküler, öyküler, öyküler buluyorum ama o aradığım roman damarına bir türlü ulaşamıyorum.

Bilgisayarın başında saatlerde oturduktan sonra zift gibi çaydan bir yudum alıyorum.

Elimdeki kürekle yazdığım bir öykünün ensesine hızla vuruyorum. 
Yere düşen öyküyü sürükleyip kazdığım bir çukurun içerisine atıyorum.
Üzerini ölü toprağıyla kapatıyorum.
Başına isimsiz bir taş dikiyorum.
Çıktısını alıyorum.
Kafamın içinde böyle isimsiz öykülerden oluşan bir mezarlık var.
Kafamın içi aslında koca bir mezarlık!


[ izzet koçak ]
h'ye

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder