Kalbinin Sesini Dinle



[ KALBİNİN SESİNİ DİNLE ]*

Yazar peçetenin üzerinde yazılı olan kelimelere baktı. 
Artık otomatiğe bağlanmış gibi hissediyordu kendisini.
Sanattan çok bir mühendislik işine dönüşmüştü yaptığı.
Kelimelerin etrafına bir ağ örüyordu.
İnce, zarif ve göz alıcı olması istiyordu ama kaba, kalın ve sanattan uzaktı yaptığı şey.

Vücudunu esnetmek için masadan kalktı. 
Ortaokul beden eğitimi dersinden kalan ısınma hareketlerini beceriksiz bir şekilde yaptı.
On dakikada vücudu ısınmıştı. 
Tekli koltuğa kendisini bıraktı. 
Bu kadar hareket bile kendisini çok fazla yoruyordu.
Eliyle kalbinin üzerine bastırdı. 
Ritmik ve hoş bir atıştan çok hissettiği şey bir gümbürtüydü. 
Karmakarışıktı.
Rahatsız ediciydi. 

Yerlilerin cenaze dansında çıkardıkları sese benziyordu kalbinin sesi.
Bunu bir belgeselde izlemişti.
Ruh bedenden ayrılırken kalbin bu sesi çıkardığına inandığını söylemişti dış ses kabilenin.

Oturduğu tekli koltuktan kalkıp masaya geçti.
Son nefesimi vermeden önce öyküyü bitirmeliyim, diye geçirdi içinden.

Ertesi gün masanın üzerinde tamamlanmamış bir öykü buldular.
Yazarın cansız bedeni de öykünün yanındaydı. 
Elinde bir tükenmez kalem, ayaklarında terlikleri vardı.

Yarım kalan öyküye bakan herkesin aklına tuhaf bir şekilde son nefesini daha vermediği geliyordu. 


[ izzet koçak ]*
Şevval Arıkan'a

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder