Padişahım Sen Çok Yaşa


Ulmen'e

Padişah hazretleri tahtına kurulmuş kaygılı bir halde gözlüklerinin camını siliyordu. Komşu ülkeye yapacağı ziyaret günü yaklaştıkça sarayındaki rahatlıktan mahrum kalacak olmanın verdiği can sıkıntısı iyice gönlüne oturmuş, oturmakla kalmamış Padişah hazretlerinin yüzüne de sirayet etmişti.

Çeşnicibaşı boğazına düşkün Padişah hazretleri için gecenin köründe sofra kurmuş olmanın verdiği hoşnutsuzluğu içinin en derinlerine gizleyip Padişah hazretlerinin yüzüne gülümsüyor. Kusursuz hizmetine devam ediyordu. Padişah hazretleri gece vakti tavuk dürüm ve ayran istemişti. Ayranda sıkıntı olmamıştı ama tavuk dürüm için gece vakti açık dürümcü bulmak zor olmuştu. Neyse ki çabucak hallolmuştu bu sıkıntı da. Derin bir nefes almış, aldığı nefesi vermeyi unuttuğu için boğulayazmıştı Çeşnicibaşı.

Padişah hazretlerinin aklına dürümü ısırmadan önce besmele çekmediği geldi. Besmelesini çekerken son zamanlarda rahim kelimesine daha çok vurgu yaptığını fark etti. Bir ayağım çukurda ne de olsa, dedi kendi kendine. Gençliğimde rahman kelimesine mi daha çok vurgu yapıyordum, diye düşünüyordu. Düşünüyor ancak bir sonuca da varamıyordu.

Dürümü yiyip ayranı içtikten sonra tahtına tekrar kuruldu. Kuş tüyü yatağında mışıl mışıl uyumaktan kendisini mahrum edip tahtta gecelemesinin bir anlamı olmalıydı ama düşünmeye üşendi. Bugün yeteri kadar düşünmüştü. Yarın divanda konuyu gündeme almalıydı. Ne de olsa kendisi yerine düşünmeleri için onlara bir sürü akçe veriyordu.

Camlarını sildiği gözlüğünü taktı. Gazeteyi açtı. Gazete yarının tarihiyle basılmıştı. Padişah olmak böyle bir şeydi iste, bir gün önceden her şeyden haberdar olabiliyordu.

Gazetenin manşetinde yine kendisi vardı. “Padişahım Sen Çok Yaşa!” Otuz yedi yıllık iktidarında ülkesine yaptığı hizmetler yine bir bir sıralanmıştı. Ama haber sonuna doğru tuhaflaşıyordu. Zira Trabzon Valisi olan biricik oğlu Sami’nin kendisini gece yarısı boğdurduğu ve yerine yeni padişah olarak tahta sabah saatlerinde çıktığı yazıyordu.

Kaygılanmıştı ama kaygısının beyhude olduğunu biliyordu. Zira Sami’yi iki yıl önce kendisi boğdurmuştu. Yoksa boğdurduğu Manisa Valisi oğlu Yakup muydu? Aklı karışmıştı, son birkaç yılda dokuz oğlunu boğdurmuştu. Sami’yi boğdurup boğdurmadığından emin olamadı.

Komşu ülkeye yapacağı ziyaret de iptal edilmemişti, yeni padişah ilk ziyaretini oraya yapacağını ilan etmişti. Bu çocuklara gelenekleri bir türlü öğretemeyeceğiz diye düşünürken perdelerde bir hareketlenme oldu. Hep böyle olurdu zaten, kapıyı çalıp gelecek değiller ya! Dilsiz cellâtları etrafını sarmıştı. Yağlı ilmeği ne ara boynuna geçirmişlerdi anlamadı. Gözlüğünün sapı boğuşma sırasında koptu, camı çatladı. Son nefesini verirken besmele çekmeye çalıştı ama rahim’e kadar gelemedi.




iz| Öykü Atölyesi

Ulmen’nin Anahtar Kelimeleri: Mahrum – Rahim – Ziyaret – Kaygı – Gözlük

Fotoğraf: Kevin Valsh

2 yorum:

  1. Beş kelime paylaşımı ile oldukça tatlı, keyifli bir süreç yaşattınız. Bir mektup bekliyor gibiydim ve heyecanla da okudum o mektubu. Teşekkür ederim. İlahımınız ganî olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benim içinde oldukça keyifli bir süreç oluyor. Ben de en az sizin kadar kelimelerden ne çıkacağını merak ediyorum.

      İlginize teşekkür ederim.

      Sil