Vişne Bahçesi

VİŞNE BAHÇESİ

muhayyel'e

Toplamaya ara vermiştik. Birer bardak çay alan kendisini bir ağaç gölgesine bırakmıştı. Yorucu bir işti vişne toplamak, iş olan her şey yorucu değil midir zaten. Küçücük vişneleri tek tek dalından koparmakla geçen saatler. Sonra topladıklarınıza bakıyorsunuz, bir avuç! Vişnenin toplamasını değil sadece terletmesini seviyorum ben. Terletmenin ne olduğunu bilmiyorsanız gidip google amcaya sorun, kısacık bir öyküde bunu size anlatamam.

Hatice karşımda oturmuş eline aldığı bir vişneye hayranlıkla bakıyordu. Ona baktığımı görünce gülümsedi. Acaba, dedi, vişneler hayal kuruyor mudur? Kurmaz olurlar mı, dedim. En iyilerinin hayali terletme olmak. Hatice terletme sevmedi. Elindeki vişneye hüzünle baktı. Onun için en iyisini temenni etmiş olmalı ki vişneyi ağzına attı. Hiçbir şey söylemedi. Tüm nefesini verip çekirdeği üfürdü, gözleriyle ne kadar uzağa gittiğini ölçtü. Mesafeden duyduğu hoşnutluk yüzüne yayıldı. Ben de bu arada hayal kuran vişne adına seviniyordum. Hatice, ne de olsa, aramızda içi temiz olanlardan biridir.

Meryem Çavuş’un sesi duyuldu. Hadi kızlar, iyice saldınız kendinizi, vişneler kendi kendine toplanmıyor. Sesle bahçeye tekrar bir hareket geldi. Kıpır kıpır vişne toplamaya başladı herkes. Boş kovalara düşen ilk vişnelerin çıkardığı sesler bir süre sonra kesildi. En küçüğümüz Ayşe, eline aldığı testiyle ağaçların arasında dolanıyor, isteyenlere toprak kokulu çömlek testinin suyundan veriyordu. Her eğildiğinde vişneçürüğü rengindeki şalının ucu önüne düşüyor. O da bardağı uzatırken, bir baş hareketiyle düşen ucu geriye doğru savuruyordu. 


[ izzet koçak ]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder