Park

PARK

Elif Akçay'a 

Yavru köpek çimenlerin üzerinde koşturup duruyordu. Arada sahibine bakıyor ve onun orada olmasından aldığı güvenle her seferinde çemberi biraz daha genişletiyordu. 

Köpeğin bu neşeli hali, yan bankta oturan çiftin de dikkatini çekmişti. Adam ayağıyla önlerindeki bebek arabasını sallarken, kadın elindeki iyi anne ve baba olmakla ilgili ders kitabını dizlerinin üzerine koymuş, kızları büyüdüğünde ona da böyle şirin bir köpek almanın iyi bir fikir olacağını eşine anlatıyordu. Eşi onu gülümseyen bir yüzle onaylasa da içinden köpek yerine kedi almanın daha mantıklı olduğu geçiriyordu. Köpekler ona çok dürüst geliyordu, yalanın böyle somutlaştığı bir zamanda kedi gibi bir mahlûkun ancak her seferinde dört ayağı üzerine düşebileceğine inanıyordu. Bir süre daha orada sohbet ederek oturmaya devam ettiler. 

Yavru köpek, boynuna takılan tasmayla gününün geri kalanını hapis olarak geçireceği rezidansın 17. katına doğru giderken sahibinin peşinden hüzünle ilerliyordu. Parktan çıkmadan önce sahibi köpeğin bataryalarını değiştirmeyi ihmal etmedi. 


[ izzet koçak ]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder