Hutame


[ HUTAME ]*

Bu şehri bir hikâyenin üzerine kurmuştum. Hikâyeye alır gibi insanları kabul ettim surların içine. Bir gün surların önüne kara bir kıl çadır kuruldu. Şehre gelenler önce oraya uğruyor ve sonra gerisin geri dönüp gidiyordu. Merakıma yenildim ve kara çadıra gittim. Çadırın loş karanlığında hikâye anlatıcısını gördüm. Yüzünde kendi yüzüm. Bağdaş kurmuş oturuyordu. Şehrin hikâyesini anlatıyordu gelenlere. Biliyordum bu hikâyeyi, şehri üzerine inşa ettiğim hikâyeydi ama sonu bana yabancıydı. Hikâye anlatıcısının şehri terk edip kıl bir çadıra yerleştiğini ve şehirdekilerin hikâyenin içerisinde hapsolup kaldığını söylüyordum. Hikâye anlatıcısının yerinde ben oturuyordum. Hutame adlı uzak durulması gereken bir şehrin hikâyesini anlatıyordum dinleyenlere.

*[ izzet koçak ]

#mikroöykü186