Ve kendisi mevzubahis olgunda, başka meslek
erbabının en çok çenesini düşüren meslek de yine öğretmenliktir.
Öğretmenlik, toplumun büyük bölümünü doğrudan, geri
kalanını ise dolaylı yoldan ilgilendiren bir meslek olduğu için, herkesin onun
hakkında söyleyecek bir çift lafı mutlaka vardır.
Ülkemizde öğretmenlik sevilmez. Öğretmenliğin
icracıları öğretmenler de yaptığı işi sevmez. Lakin başkalarının mesleklerine
söz söylemesine içerler. Birden idealistleşir ve kutsal bir mesleğin mensubu
olduğunu, söylemeye başlar.
Aslında başkalarının söylediği sözler, kendi
söyledikleri sözün dönüp dolaşıp kendi yüzlerine vurulmasından ibarettir.
***
Toplum öğretmenliği sevmez; çünkü onu resmi
ideolojinin enjektörü olarak görmüştür yıllarca ve devlet, bu mesleği toplumu
dizayn etmek için acımasızca kullanmıştır.
Öğretmen, toplumun temel değerlerine karşı, vücuda
akıtılan yeni ideolojinin şırıngası görevini üstlenmiş, müfredat ile üstlenmek
zorunda bırakılmıştır. (Üslenmeyi düşünmeyenler de meslek dışına itilmiştir.)
Kendi geleneğine karşı bir şekilde yetiştirilmiş ve
yetiştirdiklerini bu gelenekten uzaklaştıran öğretmen; toplum tarafından
sevilmemiş, benimsenmemiştir.
Cumhuriyet ideolojisinin taşıyıcısı olan öğretmen,
devletin topluma en yakın ve en ulaşılabilir yüzü olmuştur. Ama bu yüz hiç de
sevecen değildir.
Toplum öğretmeni birçok haklı sebepten ötürü
sevmemiştir, ama yine haklı onlarca sebepten dolayı öğretmenden çekinmiştir,
korkmuştur.
Devlet öğretmenliği kutsamış ve tabulaştırmış;
halk, devletin zorladığı onca "ideolojik" zorunluluk gibi bunu da
kabul etmiştir. Kutsal bir meslektir öğretmenlik, ama çobanlık, ayakkabıcılık,
çiftçilik, kaporta tamirciliği, kamyon şoförlüğü, çöpçülük ve daha nice meslek
öğretmenlerin kendi ağızlarından çıkan ifadelerle aşağılanmış, hor görülmüştür.
(Dikkat edin! Tüm kutsal meslekler, memurluklardır.)
(Ve gün gelmiş; yıllarca aşağıladıkları o meslekleri
yapanlar, öğretmenliği de aynı aşağılamaya tabi tutmuşlardır.)
Ne zamanki “devlet iktidarı”, öğretmeni enjektör
olarak kullanmaktan vazgeçti. İşte film orada koptu. Öğretmenlik, sırtını
dayadığı ideolojiden ve o ideolojiyi din gibi kutsayan devletten mahrum kaldı.
Devlet artık “ideoloji havarileri” istemiyordu.
Öğretmenler, boşluğa düştüler. İdeolojik argümanlarla doldurulmuş balonun
havası alınınca ortada bir şey kalmadı.
Devlet, öğretmeni asli vazifesini yapmaya yöneltti
ve öğretmenliğe sağladığı ideolojik kalkanı kaldırdı; bunun için de yaptığı
reformlar, onlarca yıl sırtını devlete dayamış mesleği, toplum karşısında
savunmasız bıraktı.
Savunmasız kalan meslek, kendini savunma
refleksleriyle verdiği her tepkide daha da zor duruma düştü. Kendisini
yüceltmek istedikçe daha da battı. Zira önceki yüceliği kendi özünden
kaynaklanmıyordu.
Üstelik yukarda da söylediğim gibi, devlet
ideolojik olarak, halkını küçümseyen dilini en çok öğretmenlik üzerinden ifade
etti. Toplumu, giyiminden kuşamına, dilinden şivesine, gelenek ve göreneklerine
kadar okul ve öğretmenlik üzerinden eleştirdi.
Devlet ideolojisi vatandaşına tek bir tip çizdi. Ve
o tip, bu toplumun genlerine uymadı. Okulda verilen ile yaşanılan hayat arasındaki
farklılık, travmalara sebep oldu.
***
Bu gün, öğretmenlik kendisini diğer meslekler
içerisinde yeniden konumlandırma çabası içerisindedir. Tuhaf bir şekilde
yaptığı işe sevmeyen ama yapmak zorunluluğu taşıyan bir kitleyle çalışmaktadır.
Okul içerisindeki otoritenin sarsılması sebebiyle, öğretmenler çaresizleşti. En
büyük dayanağı olan devlet iktidarı; öğretmeni, veli ve öğrenci karşısında yalnız
bırakmakla kalmadı; bir de karşı tarafa geçti.
Mesleğin içine düştüğü durum, mesleğin icracısı
öğretmenleri mızmızlaştırdı. Bu mızmızlık hali, bir noktadan sonra haklı haksız
her durumda kendisini göstermeye başladı. Meslek adına bu da hep olumsuz bir
geri dönüşe sebep oldu.
Bir başka açıdan bakıldığında da devlet
öğretmenliğin genlerine işlemiş olan ideolojik otoriter eğitim anlayışını,
öğretmenin elindeki tüm dayanakları alarak kırmaya çalıştı. Ancak bu noktada da
öğretmenin asli işini yapmasını sağlayacak ortamı oluşturmasının imkânını da
ortadan kaldırdı.
Son olarak, öğretmenlik bir meslek olarak asli
işini en iyi şekilde yapmaya çalışan icracılar ile iyi bir noktaya gelecektir. İcracılar,
emek ve gayretlerini akıttıkça, kısa vadede olmasa bile uzun vadede meslek,
bulunmak istediği noktaya çıkabilir. Yoksa dış etkenlerle sağlanacak itibarın,
bir kıymet-i harbiyesi olmayacaktır.