Kendine Mahsus Bir Hüznün Bekçisi


[ KENDİNE MAHSUS BİR HÜZNÜN BEKÇİSİ ]*

Bugün hava oldukça güzeldi pencerenin ardından bakarken, her şeyden uzak olduğumda hayat çekilebilirmiş gibi geldi yine! Yine aptalca bir düşünceydi, dünyada bu kadar acı ve keder varken hala dünyanın yaşanılabilir bir yer olacağına dair umut taşıyor olabilmek.

Umut, umutsuzluğumun içinde duruyor.

Bakma yüzüme öyle, eskiden beridir içimde taşıdığım tarifsiz hüznü artık rol yaparak da yüzümden atamıyorum. Konuşmalar anlamsız geliyor, eylemler yavan ve yakışıksız.

Söz kuvvetini kaybetti, sükût derin bir kuyuya döktüğüm gözyaşlarından ibaret. Konuşmak istemiyorum, hiçbir şey hakkında hiçbir şey.

Pencereyi açtım ve içeriye soğuk hava girdi. Beni kendime getirmek istediğini söyledi soğuk, kendine gel suskunluğunu hüznüne yükleyen, bu yaşadığın hayatı senden başka anlayan yok artık. Bu hüznü senden başka anlamlı bulan kimse kalmadı yeryüzünün üzerinde.

Başkalarının hüznünü taşıyan kaç kişi kaldı.

Hep yalnızdın gün geçtikçe daha da yalnızlaşıyorsun, o kadar hüzün biriktirdin ki artık yenilerini taşımaya gücün kalmadı. Oysa sen, hüzün toplayamazsan ölürsün ve topladığın her yeni hüzünle yeniden öleceksin!

Pencereyi kapatmaktan başka çarem kalmadı. Kendime mahsus bir hüznü bekliyorum yılladır. Onunla yaşıyor, onunla ölüyorum.

*[ izzet koçak ]
28.02.2015