Kurmaca
Günlükler - IX
Yazmaktan
ne zaman sıkılır insan, ne zaman kelimeler ruha dokunur. Hayat ne vakit bir
kapı aralar karanlıklardan aydınlıklara doğru. İnançlarını kaybetmiş bir kaleme
hangi peri yardım eder.
Her
şey bir şey hiçbir şey…
Olmasını
istediğim şeylerle olan arasındaki uçurumun kenarında oturmuş çekirdek
çitliyorum.
Her
çıtırtı bir depremin artçısı gibi düşlerimde yıkıma sebep oluyor. Düşlerimden
ve düşüncelerimden çok uzaklara gitmek istiyorum. Ellerimi sana emanet ediyorum,
gözlerim bir yıl şu kutunun içerisinde dursun, lütfen ben gülmüyorum ama yüzüm
çok eskidi biraz dinlemesi gerekiyor.
Sizi
sevdiğimi mi söylemiştim. Sizi sevdiğime dair bir şeyler mırıldandığımı ben de hatırlıyorum;
lakin o sözü söylediğimdeki siz ile o sözü o zaman söylemiş olan ben aynı ben
değilim.
Her
an yeniden yaratılıyor insan, hamuru çamuru aynı ama zaman hiç aynı olmuyor.
Bir
çelişki var bunda, olsun hayatın neyi çelişkisiz ki!
Büyü
bozuldu, zaten hiç tutmamıştı. Tutacak bir büyüsü olmalı insanın, dedesinden
miras kalmış bir muskası: muskanın içinde iyi çay demlemenin tarife ile tütün
sarmanın incelikleri anlatılmalı.
Âdemi
cennetten çıkaran ne heva idi, ne Havva; şeytanın dudağının gülümseyen kıvrıma
bir ima gelip yerleşmişti o kadar.