Kurmaca
Günlükler - I
Yağmur
yağmasını bekledim dışarı çıkmak için uzunca bir süre. Sonra yağmurun yağmasını
bahane ederek evden dışarı çıkmadım. Evde kalmamı sağlayacak her bahane benim için kutsaldır.
Pencereden
dışarıyı seyretmeye koyuldum. Yağmurda ıslanmadığın sürece yağmurun yağması
iyidir, yazdım cama.
Televizyondaki
ölüm haberlerini izledim, sahte bir sesle ah vah ettikten sonra mırıldandım;
ölmediğin sürece tüm ölümler teferruattır.
Ne
çok ölüyor bu yaşayanlar. Bir kez ölmeyi başardın mı geri dönüp bakmayacaksın
hayata!
Ölürsem
kimse benden bir daha ölmemi beklemesin. Yaşatmak için uğraşmasın kimse beni.
Mesela
ben her gün birkaç kere ölüyorum düşlerimde. Şimdi öldün, diyorum. Duruyorum
öylece öldüğüm an’da bir süre; sonra yaşıyor olmanın verdiği bin hüzünle devam
ediyorum bir müddet daha. Sonra yine, şimdi öldün! diyorum.
Ölmüş
olmamın ortaya çıkartacağı ya da çıkartamayacağı hengâmeyi düşlüyorum. Çoğu çok
komik gelmekle birlikte düşlerimin, hakikati de hissediyorum; bir süre sonra
hem de çok uzun olmayan bir süre sonra, ölümümün, yaşamam kadar hızlıca
önemsizleşeceğini görüyorum düşlerimde.
Sıradan
olmanın zorluklarını biliyorum. Bildiğim için tüm bu düş/günlüğüm zaten.
Kurmaca
bir hayatın hakiki bir günlüğü olamayacağına göre, en mantıklısı hakiki
olduğunu sandığım bir hayatın kurmaca bir günlüğünü yazmak.
Bu,
kurmaca günlüklerin ilki ve sonuncusu; çünkü son başlangıcın içerisindedir.