Kurmaca
Günlükler - III
Bir
müddet öylece yürüdüm sokak sokak. Ayaklarım beni hep aynı sokaklara götürüyor.
Az kullanılan o dar ve arka sokaklara. Derin bir hüzünle adımlıyorum sokakları.
Kadim bir hüznün hüküm sürdüğü topraklardan geliyor çünkü gönlüm.
Söyleyecek
söz bulamıyorum ne kendime ne kendimle ilgili başkalarına. Susuyorum uzun uzun
uzun. Sustukça büyüyor içimdeki evren. Ve tüm yıldızları evrenimin birer birer
karanlığa karışıyor usulca. Yalancı bir gülümseyişle bozmamak için uyumu arka
sokakların kuytu karanlığında adımlıyorum adımı.
Adımın
tüm yansımalarını çok zaman önce yitirdim. Aynalarla olan hasbihalimi de keseli
bir o kadar oldu. Bazen dere kenarında su içerken görüyorum yüzümden geri
kalanları hüzünle.
Hüznümü
anlatacak yeterince kelime biriktirdim. Kargalar ve akreplerle dostluğumu
pekiştirdim. Ve kendimi içmeye verdim. Her gün aynı yerde ve aynı saatte. Artık
kahveci duvarda asılı duran kurmalı saati benimle ayarlıyor.
Kahveci
ile eskiden az muhabbet ederdik şimdilerde hiç ediyoruz. Birbirimizi anlıyoruz.
Bir orta kahve getiriyor bırakıyor masaya. Giderken ben de hüznümden biraz
bırakıyorum.
Benim
dışımda bir müdavimi yok gibi kahvehanenin, kim mezarlığa bakan bir kahvehaneye
müdavim olmak ister ki! Bu dünyanın tüm renklerini gönlünde soldurmuş birinden
başka.