"Kendini çok iyi hissettiğin bir günün ardından, kulağının arkasında bir sızı yavaş yavaş baş göstermeye başlamışsa: bir ağrı kesici at geçer; ertesi gün yediklerinden içtiklerinden dilin tat almamaya başlamışsa: ağzının tadı kaçmıştır; ve üçüncü gün konuşurken yüzünde bir tuhaflık hissedip aynaya baktığında dudağının bir tarafa kaydığını görmüşsen; sakin ol, yüz felci geçiriyorsun!"
Kendini
çok iyi hissettiğin bir günün ardından, kulağının arkasında bir sızı yavaş
yavaş baş göstermeye başlamışsa: bir ağrı kesici at geçer; ertesi gün
yediklerinden içtiklerinden dilin tat almamaya başlamışsa: ağzının tadı
kaçmıştır; ve üçüncü gün konuşurken yüzünde bir tuhaflık hissedip aynaya
baktığında dudağının bir tarafa kaydığını görmüşsen; sakin ol, yüz felci
geçiriyorsun!
Ben
oldukça sakindim aynanın karşısından döndüğümde. Hanıma sanırım yüz felci
geçiriyorum, dedim. Hanım dikkatlice yüzüme baktı ve konuşurken dudağımın
kaydığını görerek o’da buna kanaat getirdi. Yine de internetin başına geçerek
birinci paragraftaki belirtileri sırasıyla google amcaya sordu. Cevabı tahmin
ettiğimiz için doğruyu bulmakta zorlanmadık.
Cuma
akşamı tanıştım yüz felçli yüzümle. Sol gözüm kapanmıyordu. Bunu nasıl fark
edemediğimi anlayamıyorum şimdi düşününce. Birkaç gün kendimi kötü hissettiğim
için devamlı yatıyordum. Yavaş yavaş ilerlediği için tahmin etmesi zor oldu.
Tabi neden doktora gitmediğimi soracaksınız. Ben hastanelerden hiç hoşlanman;
çünkü ne zaman gitsem dert beni sarmış ve ben derman aramak için koşturmak
zorunda kalıyorum. Ama, Allah dermansız dert vermesin.
Ertesi
gün hastanedeydim. Nöroloji doktoru yüzüme bakar bakmaz yüz felci geçirdiğimi
anladı. Zeki adam, ama yine de KBB doktoruna muayene olmamı önerdi. Kendiside
benimle birlikte KBB doktorunun odasına kadar geldi sağ olsun. Bu dediklerim
özel bir hastanede oluyor, torpil falan yok! Kulaklarda problem yoktu, yüz
felcimin sebebi kulaklara bağlı bir enfeksiyon değildi. Tomografiden de bir şey
çıkmayınca teşhis kondu: cereyan! Rüzgar yada buna yakın başka bir sebepten
dolayı yüz felci geçirmekteydim. Beyin damarlarınız tıkanmamışsa, kulak
enfeksiyonu ya da kulağa bağlı bir rahatsızlığınız yoksa doktorunuzun cevabı
hazır, cereyan!
Doktor
bey bana, kortizon hormonu içeren prednol-l 250 mg ampullerden beş tane verdi.
Bu kortizon uzun süreli kullanımlarda vücuda oldukça zarar vermekteymiş. Ben
sadece beş gün kullandım ve kendimi patlayacak gibi hissettim. Bu da yan
etkilerinden birisiymiş. Yüz felci geçiriyorsanız bu iğneyi 100 mg serumun
içine katıp damarlarınıza akıtıyorlar. Faydası mı? Bilmiyorum. Yüz felçlerine
sebep olan beş numaralı sinirin kendine gelmesinde yardımcı oluyor. B vitamini
eksikliğini gidermek için bir benexol, kulağımın arkasındaki devam eden ağrım
için asiviral ağrı kesici. Daha sonraki günlerde bu ağrı o kadar dayanılmaz
oldu ki asiviral yetmedi. Doktorum tegretol kullanmamı söyledi. İlacın
prospektüsünde faydaları bir sıra zararları sayfalarca anlatılıyordu. Bende
kullanmakta tereddüt ettim. Lakin bir gece daha aynı ağrıyı çekince tegretolun
yarısı midemdeydi. Düzenli olarak kullanınca ikinci gün ağrılarımı kesti. Bir
hafta kullandıktan sonra kestim. Ağrı da kesilmişti zaten.
Predonal
da bitince tekrar kontrol için doktora gittim, yüzümde pek bir gelişme
olmamıştı. Doktor ilaç tedavisine gerek olmadığını söyledi. B vitaminine devam
etmemi söyledi. Tabi ilk görüşmeden itibaren mimik hareketleri yapmaya ve sakız
çiğnemeye başlamıştım. Sakızı da nasıl severim anlatamam! Bana bir hafta sonra
gelmemi ve fizik tedaviye başlamamız gerektiğini söyledi doktorum. Kaç gün
sürecek bu tedavi diye sordum. On dört gün. Bunun başka bir yolu yok mu? diye
sordum, yoktu. Benin derdim günde seksen kilometre gelip gitmekti. Muradiye’de
fizik tedavici yok. Van ise seksen kilometre. Hadi gidip hastanede yatsak, evde
hanım, çocuk. Memlekete haber versek, olmaz. Millet telaşlanır bir şey varmış
gibi üzülürler. Onlar gelse o da ayrı bir sıkıntı.
Hanımla
bir istişare karar verdik memlekete gideceğiz. Biraderleri aradım. Hastanede
fizik tedavici olup olmadığını öğrendim. Varmış. Tabi onlara neden fizik
tedavici aradığımı anlatmak biraz zor oldu. Zira ben iki yıl önce de tümör
sebebiyle yüzümden ameliyat olmuştum. O zamanda yine dudağım falan kaymıştı.
Hemen akla o geldiği için, açıklamama tümörle alakalı olmadığını söyleyerek
başladım. Tabi anne ve babama bir şey demedim. Kendi gözleriyle görürlerse
içleri daha rahat olurdu. Adı kötü meretin, uzakta olunca daha da büyüyor
insanın gözünde.
Sağ
olsun müdürüm bana izin aldı. Ben, memlekete vardıktan sonra adımdan izin
kağıdımı faksladı. Fazla yalakalığa gerek yok, iyilik unutulmaz.
Bu
ara memleketim Konya- Ereğli, otobüs terminale girince babam bizi almak için
gelmişti. Ben güneş gözlüğünü gözüme taktım, gözüm açık olmadıkça felç çok
belli olmuyor dikkat etmeyince, babamda çok dikkat etmedi zaten ilk görüşte,
biz valizlerle uğraşırken o torunuyla ilgileniyordu. Elini öpüp valizleri kapıp
arabaya gidecektim. Ama planlarım tutmadı. Bir başka otobüsle gelecek olan
oğlunu bekleyen bir imam ağabeyim, benimle selamlaşmak için geldi ve ilk
tepkisi, yüzüne ne oldu, oldu. Ben mırın gırın etsem de babam yüzüme dikkatlice
bakmaya başladı. Ben, sorun yok, yüz felci geçirdim, babamın haberi yok.
Diyince imam ağabeyim mahcup bir şekilde benim elimdeki valizi aldığıyla
fırladı yanımızdan. Bende dudumu nasıl anlatılabilirse o şekilde babama
anlatmaya çalıştım. Baban şok olmuş bir halde ağzından kelam düşmeden arabaya
kadar gitti. Eve kadar ağzından kelimeler zor dökülüyordu. Zorla birkaç kelime
anca alabildim. Üzülmüştü; canım babam, hakkını nasıl öderim. Ne zaman
hastalansam benim kadar, belki benden daha fazla derdimi çekiyor.
Biliyorum
uzuyor ama bu benim günlüğüm!
İkinci
fasıl daha tehlikeliydi çünkü annemle karşılaşacaktık. Benim yüz felcimde yüzüm
bir taraflara kayıp gitmemişti, donmuştu. Sol güzüm tam olarak kapanmıyordu ve
yüzümün sol tarafı beton gibi donmuştu. Konuşmadığın sürece dikkat edilmezse
felç belli olmuyordu. Annemde bu sayede ilk karşılaşmada güneş gözlüğü
sayesinde fark etmedi. Zaten ilk kucaklanılan torun oluyordu. İçeri girince
annemi karşıma aldım ve durumu anlattım. Babamdan pek bir farkı yoktu annemin
de oda şok olmuştu. Sen, bu hastalıklardan hiç mi kurtulamayacaksın, dedi.
Gerisi benim.
Tüm
yakın akrabalarım geçmiş olsuna geldiler, Allah onlardan razı olsun.
Kayınvalidemle karşılaşmakta kendi anam babamla karşılaşmam kadar zor oldu.
Bizimkiler göz yaşlarını beni üzmemek için sonraya saklıyorlardı ama o saklayamadı.
Benim gibi durmadan hastalanan biri için ağlayan sayısı az olmuyordu. Sanırım
haline pek acımayan tek kişi benim!
Sonrası
fizik tedavi için hastaneye gitti ne yazık ki doktor izindeydi. Bu yüzden
tedavi başlamadı. Özel bir rehabilitasyon merkezine gittim oradaki
fizyoterapist bana mimik hareketlerini gösterdi. Doktor gelene kadar bunları
yap, dedi. Eğer doktor gelmezse biz sana yardımcı oluruz dediler.
O
günden sonra mimik hareketlerini yapmaya başladım. İlk hastalandığımda doktor
bir ay içinde toparlayacağımı söylemişti. Oysa o gün itibariyle üç haftayı
doldurmuştum ve belirgin bir gelişme kaydedememiştim; nasıl felç yavaş yavaş
olmuşsa iyileşme de öyle yavaş oluyordu. Hala iyileşmeye devam ediyorum.
Aceleye gerek yok!
Fizik
tedavi uzmanıyla görüşmemizin ardından beni devlet hastanesinin
fizyoterapistine gönderdi. On beş gün boyunca her gün 25 dakika tedavi gördüm.
Valla birkaç kez sorsam da şimdi tedavilerin tıbbi adlarını hatırlamıyorum. 10
dakika kırmızı ışık veren bir lambanın altında yatıyor, yüzüm ısıtılıyordu.
Bunun ardından da sinir uçlarına elektrik veriliyordu. Yüzümde on beş – on altı
sinir noktasın yaklaşık otuzar kez, üç tur halinde elektrik verildi. Bu
rakamları ben yatarken sayıyordum. Bu dönemde yüzümdeki düzelme ilerlemeye
devam etti. Lakin gözümdeki problem hala devam ediyor.
On
beş günün ardından fizik tedaviye ara vermemiz gerekti. Doktor iki hafta sonra
kontrole gel duruma göre fizik tedaviye devam edebiliriz, dedi. Bu sıra mimik
hareketlerine devam etmemi salık verdi. Bense zaman ilerledikçe mimik
hareketlerini iyice azalmıştım. İlk başlarda saat başı on-on beş dakika
yapıyordum. Bu zamanla günde bire indi, bugünlerde ise hiç yapmıyorum. Kontrole
gittiğimde ise bu kez fizyoterapist izne ayrılmıştı. Doktor durumun iyi
olduğunu söyledi. Yine de eğer istersen fizyoterapist izinden döndükten sonra
tekrar seans yazabileceğini söyledi. Tekrar kontrole gitmedim, çünkü taş
düşürüyordum o zaman.
Neyse
eylül bir itibariyle üç ayımı dolduracağım. Yüzümde tam manasıyla olmasa da
düzelme gerçekleşti. Hala yüz kırışıklıklarım –çok az olmakla birlikte-
asimetrik değil, gözümde ise sol gözüm sağ gözüme göre yavaş işliyor. Bu yüzden
karşımdakine göz atıyormuşum gibi görünüyor. Gün geçtikçe ilerleme devam
ediyor. Bu hastalık böyle kiminde on-on beş günde düzelme sağlanırken kiminde
bu süre oldukça uzuyor. Benin tek yanlışım mimik hareketlerini gerekli
ciddiyetle devam ettirmemem oldu.
Allah
kimseye dermansız dert vermesin, dert verip derman aratmasın. Kolay değil, ama
telaş etmeye de gerek yok, telaşın bir faydası yok!
Benim yüz felci maceram
böyle, biliyorum ki bu maceraya her gün birileri daha katılıyor. Düzelme genel
olarak gerçekleşiyor, kiminde çabucak kiminde daha yavaş. Allah, herkese sağlık
sıhhat versin inşallah.